Ahhhh…. Diyorum bir an. Bir sancı vuruyor ve karnım taş gibi
oluyor. Kendime telkinde bulunuyorum hemen. “ Dinlen Merve, yoksa erken
doğuracaksın!” Hemen bir yere oturuyorum ya da uzanıyorum. Karnım normalden çok
daha anormal bir şekilde sertleşiyor. Bebeğim bir yere toplanıyor ve ağrı kadar
güçlü bir şekilde içimde kasılıyor.
Bir şeylerin ters gittiğini arkadaşlarıma veya aileme
söylesem de tam olarak ne olduğunu anlamadığım için ben de durumumu doğru ifade
edemiyorum. İnsanın bir çocuğu olunca dinlenmesi çok zor oluyor. Bu sebepten
sizlere tavsiyem ikinci çocuğunuza hamileyseniz ve yardımınız yoksa ya da size
destek olan bir yakınınız, hamileliğinizin son ayını tek başına geçirmeyin.
Kanımdaki bu sancı/kasılma artık adı her neyse zamanla
çoğalmaya başladı. Artık yavaş yavaş bünye kendini doğuma hazırlıyor diye
düşünmeye başladım. Kendimi ne kadar “ Bunlar yalancı kasılmalar.” diye
rahatlatsam da kasılmalar sürekli olmaya başlayınca hafta sonuna doğru olan
kontrolümü hafta başına aldık. Daha önce geçirdiğim bir dizi ameliyat ve kendi
kişisel tercihim ile planlı sezaryen olacaktım.
Doktoruma gitmek için yola çıktığımızda kendimi yine
rahatsız hissediyordum. Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçmek de beni
yormuştu. Arabada oturdukça karnım iyice sertleşiyordu. Nihayet hastaneye
varmıştık ve kendimi bir nebze olsun rahat hissetmeye başlamıştım. Doktorum
birkaç şey konuştuktan sonra beni muayeneye aldı. Ultrason ile baktı ve “Fena
değil.” dedi. Sonra Merve gel bir de tuşe bakalım.” dedi. Baktı ve “Konuşalım!”
dedi.
Doktorum olası bir erken doğum için bebeğin ciğerlerinin
gelişimine katkıda bulunacak bir iğne ve rahim kasılmalarımı rahatlatacak bir
iğne daha yazdı. Dinlenmek ve sadece hastane çantamı hazırlamak, onun dışından
başka hiçbir ev işi yapmamaya söz vererek eve döndük. Çünkü konuşma sırasında “
Eğer 37 hafta civarında olsaydım bebeği hiç düşünmeden alacağını ama şu an
küçük olduğu için ne kadar anne karnında kalırsa o kadar iyi olacağını, mümkün
olduğunca dinlenmem gerektiğini söylemişti.”
doktorum. Gece veya ertesi gün ağrı olursa takip edecektim. Suyum
nişanım gelirse ya da ağrılarım sıklaşırsa hemen hastaneye gelecektim.
“Yine mi erken doğuracağım, yine mi bebeğimi benden
alacaklar? “ korkusu ile sinirlerim boşaldı ve ağlamaya başladım. Eşim de çok
kötü olmuştu ama her zamanki gibi ben üzüleceğim diye belli etmemeye
çalışıyordu. Eve hastane çantası için eksik olan birkaç şeyi de alıp öyle
döndük. Biraz dinlendikten sonra çantayı hazırlamaya evi toparlamaya başladık.
Her şeyimiz hazırdı. Yapmak istediğim birkaç şey vardı ama
yetiştiremeyeceğim diye düşünüp hiç el atmadım. Geç saatte uyuduk. Eşimde de
bende de bir huzursuzluk vardı ama ikimizde dile getirmiyorduk.
Gece yastığa başımı koydum ve miniğim ile konuşmaya
başladım: Bebeğim bak ben bu sancıları çekmeye razıyım sen yeter ki zamanında
gel. Daha ciğerlerin tam olarak gelişmedi ve seni de ablan gibi yoğun bakıma
bırakıp eve gelmek istemiyorum. Ben dinleneceğim sen de vaktinden geleceksin
olur mu miniğim.
Ben ne kadar miniğim ile konuşsam da vücudum bir o kadar
farklı sinyaller veriyordu. Karnım sertleşti ve ağrılarım arttı. Eşime
seslendim. “Selçuk kalk hayatım ben iyi değilim.”
Bir sonraki hafta neler olduğunu yazacağım. Bu haftadan
sevgiler.
Yorum Gönder
Belki birkaç kelime belki birkaç cümle.
içinden ne gelirse..
Bil ki mutlu olur bu yürek varlığını hissedince.