Sonbaharın ilk aylarında hava bir anda bozdu.Yazın yandık kavrulduk,kışa hızlı bir giriş yaptık.Kışa diyorum çünkü hava bir anda soğudu,sanki sonbahar değilde direk kışa geçiş yaptık.Fırtınalar,seller hatta- İstanbul'da bile-hortumlar vs. derken kış çetin geçeceğe benziyor.

Malum soğuyan hava ile başlayan bu değişim sayesinde hastalıklar artıyor.Ne zaman bir hastalık çıksa peşine uzmanlardan "Salgın var!" söylemi yapıştırılıyor.O söyleme de ayrıca sinir oluyorum ama bu yaşanan durumu değiştirmiyor.Şimdi değişen hava koşullarına okulların açılması da eklenince ortada burnu tıkalı,ateşi çıkmış,öksüren çocuklar görmek hiç de zor değil.

Ateş konusunda uzun zamandır ilaçsız tedavi uyguluyorum.Prof. Dr. Ahmet Aydın'ın seminerinden sonra bana bir aydınlanma geldi.Sevgili arkadaşlarım Tüten ve İrem'in ateşte ilaçsız yaşama karşı gösterdikleri direnç bana da ders oldu.İlacı kestik.Ateşimiz çıktığı zaman bunları yapıyoruz.Bunun yanında soğuk algınlığı konusunda da artık ilaç kullanmıyoruz.Ayrıca boğazda kızarma,ağızda hafif iltihap kokusunda ve göğse inmeyen öksürükte de.

Önceden burnu aktığında hemen soğuk algınlığı şurubu verirdim.Öksürünce öksürük şurubu ya da hava yapardık nebülizatörle.Boğazda kızarıklık ve ağızdan gelen iltihap kokusu olunca da hoppp doktora koşardık ve antibiyotik yolları gözükürdü.Ama ilaç versem de vermesem de hastalıkları bir hafta sürerdi ve sürekli tekrar ederdi.Neyse ki arkadaşların ilaçsız yaşam pompalaması ve yeni doktorumuzun her boğaz sıkıntısında antibiyotik kullanılmaz.Kullanılması gereken durumlar olabilir ama çoğu zaman hastalığı öteler ve geçmesini uzatır demesi de bana cesaret verdi.

Şimdi kendimizce bir kaç yöntem uygulayarak hastalıkları savuşturuyoruz.


1-Hastalıktan korunmak için doğal gıda yöntemleri:


Öncelikle sağlıklı beslenmeye çalışıyoruz.Lina gibi iştahsız ve seçici bir çocuğunuz varsa az yediği şeylerin içeriklerini zenginleştirmek kaçınılmaz oluyor.


**Biz neredeyse yazdan beri probiyotik toz ile mayalıyoruz yoğurtlarımızı.Yapılışı çok basit: Her yoğurt mayaladığınızda süte bir şase bu tozdan katıyorsunuz.Maya için ayrı bir kasede karıştırdığınız süt ve yoğurt mayasına probiyotiği katın ve iyice karıştırın, sonrada probiyotikli yeni mayanızı ılınmış sütünüze katın.Annem bizim için evde yoğurt yapıyor biz mayasına katmasak bile yoğurda katıyoruz.Mayalamasanız bile bu tozu süt ve süt ürünlerinin içine ve yemek ılıkken yemeklerde de kullanabilirsiniz.Sindirim sistemine son derece faydalı bu ürün aynı zamanda kabızlığa da bire bir.


Ayrıca kefir içiyoruz.Kefir içmek ciddi bağışıklık güçlendirecek bir yöntem ama ben sevgili Tüten'in verdiği kefir mayalarını 100 kez öldürdüm.Tekrardan büyütmeye başlamayı düşünüyorum,son bir kez verse alırım ama istemeye yüzüm kalmadı genelde hazır alıyorum ama evde yapılmışına benzemez o kesin bir şey.Kefir yapmak aslında çok basit sadece biraz disiplin ve sevgi gerektiriyor.Güvendiğiniz birinden aldığınız kefir mayasını küçük boy cam kavanoza koyun.Üzerine oda ısısında bir miktar süt koyun mesela iki su bardağı.Kavanoz mutlaka cam olsun kapağı plastik olursa süper olur.Çünkü kefirlerin metal ile temas etmemesi gerekiyor.Daha sonra eğer hava sıcak değilse oda ısısında karanlık bir dolap içinde,hava çok sıcaksa ya da eviniz çok sıcaksa buz dolabına koyarak bir gün ya da iki gün bekletin.Sütün kıvamı değişecek ve tadı ekşiyecek.Burada püf nokta kefiri plastik bir süzgeç yardımı ile nazikçe almak.Bunu yaparken bir plastik tas ya da cam bir kap içine süzgeci koyun içine mayalanan kefirinizi dökün.Kefir taneleri süzgeçte kalsın, tasa dökülen artık içilmeye hazır kefiriniz.Siz akan, tazyikli olmayan su ile süzgeçteki kefir tanelerinizi nazikçe yıkayın.Metal bir şey asla kullanmayın.Kefirlerinizi zedelememeye çalışın.Unutmayın onlar canlı. Kefirleriniz sütten tamamen arındığında kavanoza koyun ve üzerine süt ekleyin.Aynı bekletme işlemini sürekli tekrarlayın.Zamanla kefiriniz çoğalacak ve süte daha güzel tat verecektir.Evden gideceğiniz zaman kefirlerinizi yıkayıp derin dondurucuya atabilirsiniz.




Bu iki yöntem dışında sabahları harnup pekmezi akşam yatmadan birer kaşık zencefilli bal,çorbalarımızda kemik iliği ve sebze yemeklerimize bir kaç kaşık keten tohumu atmak bizim yöntemlerimizden.Keten tohumun faydaları saymakla bitmez.Biz bağışıklık güçlendirsin ve sindirim siztemimizi düzenlesin diye tüketiyoruz.






Mevsiminde bol meyve yemek ve ara sıra ki Lina nefret eder ıhlamur çayı içmek harika oluyor.

Bu ilk maddedeki yöntemleri hastalıklar olmasın diye yapıyoruz.

Peki hasta olursak ne yapıyoruz?


2- Umca Solüsyon

Etken maddesi Pelargonium Sidoides yani sardunya köklerinden çıkarılan bir öz.Bunun yanında eser miktarda etanol içeriyor ki bu sağlıklı alkol sınıfında yiyeceklerin fermente olması ile açığa çıkan bir alkol türü.Tüketmek haram değil.Bu daha önce sorulduğu için belirtmek istedim.Ayrıca hayvansal ve bitkisel yağlarda doğal olarak bulunan bir başka şey daha içeriyor o da gliserol.

Doktorlar tarafından 2 yaş altı çocuklara bazen önerilmiyor ama içinde 1-5 yaş arası çocuklar için günde 3 sefer 10 damla olarak kullanımı uygundur yazıyor.


Ne zaman kullanılır:

Bornşit,sinüzit,anjin (boğaz ağrısı),viral enfeksiyonlara bağlı burun akıntısı ve farenjitte etkili olduğu belirtilmiş.Akut enfeksiyonlar,kulak-burun-boğaz enfeksiyonları içinde uygundur.

Kullanılmaması gereken durumlar:

Umca solüsyon içeriğindeki maddelere alerjisi olanlarda kullanılmamalı.Bunun yanında kan pıhtılaşması sorunu olanlar dikkat etmeli.Ağır karaciğer hastası ve böbrek hastalarında kullanılmıyor.

Biz nasıl kullanıyoruz:

Lina'nın hasta olacağını anladığım an günde 2 sefer (sabah - akşam) tok haldeyken 10 damla içiriyorum.Ondan mıdır bilmem ama hastalıklarımız ciddi derecede azaldı.Olsa bile 2 günde geçiyor.Bu solüsyon sürekli vitamin gibi kullanılmıyor hastalık başlamadan veriyorsunuz hastalık bitene kadar vermeye devam ediyorsunuz sonra kesiyorsunuz.Kapak açılınca 3 ay dayanıyor.Genelde engellediğinden 3. gün falan ancak kullanılıyor.Hastalık devam etmediği için ben vermeye devam etmiyorum.Gittiğim seminerde Prof Dr Ahmet Aydın kullanabileceğimizi söylemişti bu da ayrıca not olsun.


3- Cold mix damla

Etken maddesi ökaliptol ve kamfen.Ökaliptol;Okaliptus ağaçlarının tohumlarından elde edilen bir yağ.Kamfen ise ladin otunun birleşiminde bulunan bir yağ türü.İçeriği tamamen doğal bu ürünün.


Ne zaman kullanılır:

Burun tıkanıklığı durumunda bir hayat kurtarıcı.Cold mix asla vücuda sürülmüyor ve masaj yapılmıyor.Tene temas etmemesi gerekiyor.Solunum yollarına yakın olacak şekilde kıyafete veya yastığa sıkılabiliyor.Asla leke bırakmıyor, dökülen yerde izi kalmıyor.Bir beze sıkıldığında ortamda yayılarak enfeksiyonlara karşı önleyici etkide bulunabiliyor.


Kullanılmaması gereken durumlar:

İçeriğindeki maddelere alerjisi olanlarda ya da astım durumlarında bazen hastaları tıkayabiliyor.Bunun yanında ufak bebekler için yastık ya da kıyafet değil de yatağına yakın bir yerde bir bez yardımı ile kullanmak daha sağlıklı çünkü şiddetli öksürük yapıp bronş spazmına sebep olabildiğini okudum bir kaç yerde.

Biz nasıl kullanıyoruz:

Lina için ben burun tıkanıklığı olduğu zaman burnunu deniz suyu ile temizledikten sonra tıkanıklık hala devam ediyorsa yastığına ya da kıyafetinin yakasına sıkıyorum.Direkt olarak çocuk rahat nefes almaya başlıyor ve deliksiz uyuyor.Nefes almanın tüm hastalıklarda çok önemli bir iyileştirici etkisi var.Bu sebepten bu ürün bulunmaz nimet.


Not:Bunların hiçbiri uzman tavsiyesi değildir.Kendi hayat görüşlerimi ve uyguladıklarımı sizlerle paylaştım.Herhangi bir markadan ürün ya da yazı için ücret almadım.Siz her ürünü kullanmadan mutlaka doktorunuza danışın,alerji denen hadisenin varlığını asla unutmayın.Paracelsus ne demiş:Zehir miktardadır.Bu sebepten kullanılan her ilaç,vitamin ve benzeri ürün uzman hekim önerdiği ve kullanım kılavuzunda denilen şekilde kullanıldığında doğru etki yapar.Doz aşımına dikkat.Yoksa en yararlı şey zehir olur mazallah.

Bu yaptıklarımız sayesinde Lina ya da biz hasta olmuyor muyuz? Tabi ki olabiliyoruz ama önceden ilaçla uzun süre atlatamadığımız hastalıklarımız şimdi kısa sürede geçiyor ve tekrarlamıyor.Lina önceden sürekli hastalanan bir çocuktu.Biz sürekli doktorlara koşuyorduk ve elimizde antibiyotik ile eve gelip çocuğa ilacı basıyorduk.Yanlış anlaşılmasın ilaç gerekli olduğu zaman tabi ki kullanılacak.Şimdi Allah korusun zor bir rahatsızlık geçiriyor olsak tabi ki kullanacağız fakat basit rahatsızlıklarımıza önceden önlem alır ya da olunca direkt ilaca girişmeden doğal yöntemler ile çözüm arasak inanın hasta olma oranımız azalıyor.


SAĞLIKLI GÜNLER.


Keten tohumunun faydaları için bakınız 








İnsanın içinde bir canlı büyümesi ne kadar büyüleyici bir şey.Biz kadınlar yaşadığımız bu 9 ay 10 günlük süreç için öyle donanımlı yaratılmışız ki sanki bu mucizevi şey sıradan bir olay gibi kanıksayıp hayatımıza adapte olabiliyoruz.Değişen hormonlarımız ,bedenimiz,ruhumuz hepsi ama hepsi birçok şey barındırıyor.Sanırım Allah bu şeyi bizlere boşa nasip etmedi.

Hayat umulmadık şeylere gebe.Hiç olmayacak dediğiniz zaman da her şey olabiliyor.O yüzden siz bu işi hayırlısı olması için Allah'a teslim edin.Gerisi nasip.. Ama şunu unutmayın hamile kalmak gerçekten bir çok şeyin bir arada olması ve o zincirin hiçbir halkasının bozulmaması gereken bir olay.Siz asla başarısız değilsiniz sadece daha zamanı gelmemiş.

Ben ilk evladıma tüp bebek ile sahip olduğumda türlü zorluklar yaşadım.Blogda hepsi yazıyor.İkinci evladımı ise doğal yollardan sahip oldum.İkinci kez hamile olduğumu öğrendiğimde aklıma gelen ilk şey bu oldu:Hamile kalmak cidden çok aşamalı ve her aşamanın birbiri ile son derece uyumla çalışması gereken bir olay.

Çocuk oluşumunu çok güzel anlatan, her dakikasında gözlerim dolarak ve La ilahe illallah diyerek seyrettiğim bir video aşağıdaki,vaktiniz olursa 12' nızı ayırıp seyredin.İçimizde ne çok şeyin bir arada harika bir döngü ile yaşama dönüştüğüne şahit olacaksınız.



23 hafta içinde olmak 24. Haftaya doğru yol almak birçok değişikliğe gebeymiş meğer. Geçen hafta kendimi 8 aylık hamile gibi hissediyorum demiştim bu hafta cidden öyleyim sanki. Sadece 2,5 kilo almış olmama rağmen yatakta dönmek, yere eğilmek, çatlak kremimi vücudumun uzak köşelerine ulaştırmak çok zorlamaya başladı.

Önceden yerden bir şey almak için eğilmem yeterli iken şimdi dizlerimi kırmadan almam söz konusu bile değil. Kızımla yerde blok oyunu oynamak için oturduğumda başka bir oyuncağa uzanmakta ve oturduğum yerden kalkmakta çok zorlanıyorum.

Kızıma da oğluma da hemen hemen aynı dönemde hamile kaldım. İkisi arasındaki fark 11 gün fakat yaşadıklarım cinsiyetten dolayı mı yaştan dolayı mı bilinmez tamamen farklı. Lina’ da çok daha enerjiktim bu sefer ise hemen uykum geliyor ve ben uykuya geçiş anımın ne zaman olduğunu anlamıyorum bile.

Eşime ve kızıma yeterince vakit ayıramamanın dışında bu konular beni etkilemiyor. Çünkü bunlar hamilelikte yaşanılması çok normal şeyler. Hamileliğimin başında asla olumsuz şeylerden beslenmeyeceğim diye kendimi odakladığım için, bir yerden bir yere dönemediğimde ya da ayakkabımı bağlamak için eşime muhtaç olduğumda, bunun yaşadığım güzelliğin getirisi olduğu konusuna odaklanıyorum. Bana yardım edebilecek insanlar olduğu için şanslı olduğumu düşünmek beni motive ediyor.

Ben kendimi evirip çevirememe durumu ile mutlu olmaya çalışırken minik oğlum çok daha kuvvetli tekmeler atıyor. Bazen göbeğimin hem sağından hem solundan aynı anda darbeler alıyorum. Nasıl huzur verici bir duygu anlatamam. İlerleyen zamanlarda da böyle olur inşallah. Yani kaburgama ya da böbreğime baskı yaptığında da. Artık büyüdü bunu hissedebiliyorum, kilo alıyor ve gelişiyor. Kafası ile bedeni arasındaki orantısızlık devam etse de minik bir insan formunda. Derisi hala şeffaf onu bir tül gibi sarmalıyor. Kulakları ise çok gelişti. Artık tüm kulak kemikleri yerli yerinde ve gelişimi miyadına erişmek üzere. Bizleri duyuyor olması yanında büyüdüğünü kilo alıp geliştiğini bilmek heyecan verici.



Hamilelik günlüğü yazılarım için ve yazının devamını okumak için buraya tık tık 


İyi çocuk



Küçük dayısı yani Lina'nın söylemesi ile şeşe'si ona doğduğundan beri "İyi kalpli bir kız çocuğu ol olur mu? " der .Nedendir bilinmez ama severken bile iyi kalpli kız çocuğu falan diye arada geçirir o cümleyi.

Artık kırk kere bir şey söylenince oluyor derler ondan mı yoksa başka bir şeyden mi bilmem; bazen benim aklıma gelmeyen şeyleri bile düşünmesi öyle hoşuma gidiyor ki.


*****************************


Geçen akşam birlikte lahmacun aldık eve dönüyoruz.Mahalledeki kasap kedileri bir an ayağıma dolandı.

__Anneciğim kedi ile de paylaşalım mı? Çok acıkmış baksana.
_Tamam kızım paylaşalım.
 Eline bir miktar lahmacun alır kediye verir.Kedi onun elinden lahmacunu korkutarak alır.
__Biliyorum küçük kedi çok aç olduğun için böyle davrandın!



*****************************


Dün gece okul gereçlerimizi ayarladık.Sonra Lina bana sarıldı."Şükürler olsun değil mi ? Her istediğimizi alabildik.Alamayan çocuklar var." diyecektim ki ,daha şükürler olsun der demez göbeğime sarılıp "Evet şükürler olsun Allah bize bu bebeği gönderdi." dedi.

Hiç bunun için bu kadar mutlu olduğunu bilmiyordum.



*****************************



Geçen hafta beni feci halde ısıran sineği evin içinde bulmak için kendime söz verdim.Tam Lina tuvaletteyken banyoda yakaladım ve bir hamle ile duvara yapıştırdım.Tahmin edersiniz ki cılkı çıktı. Lina ne dese beğenirsiniz " Anne o bizim misafirimiz,neden yaptın bunu?"..



*****************************


Ben Sirkeci meydanda ayağı çıplak gezen çocukların fotoğrafını çekmiştim.O da telefonumda bakarken bunları gördü.Neden bu halde olduklarını sordu ben de makul bir üslupla anlattım.Gece yatarken "Kapının koluna giderken götürmen gereken bir poşet koydum anne bunu unutma." dedi.Sabah bir baktık yeni aldığımız açık ayakkabılarını koymuş poşete.Çocuklardan birine götüreyim diye.


*****************************

Bazen insan düşünmeden edemiyor.İyilik güzel bir şey ama incinir mi, kırılır mı diye.Kendini kötülüklere karşı nasıl korur diye.

E tabi bizim bu iyilik meleği bazen bana ve babasına car car konuşan bir cadıya da dönüşmüyor değil :))))

Merhaba sevgili dostlar,

22 hafta itibari ile kocaman karınlı bir kadın sayılabilirim ya da durumun bana hissettirdiği bu. Sağ tarafımda 3 cm’lik bir kist olması sebebi ile eğilmek biraz zor oluyor, 8 aylık hamileler gibi hissediyorum kendimi. Hala 2 kilo almış olsam da hamile kıyafetleri dışında herhangi bir kıyafet giymem söz konusu bile değil çünkü hem rahat değiller hem de göbeğim sığmıyor.



İlk hamileliğimde yaptığım gibi oğlumla da iletişim kurmak için çalışmalara başladık. Mesela ben akşamları eve yorgun geldiğimde, yol boyunca sessiz sakin karnımda bekleyip sonrasında uzandığım ilk an tekmelere başlıyor. Ben de her tekme attığında ona aynı şekilde cevap veriyorum. Her akşam karnımı severken aynı şarkıyı dinliyorum ve o doğduğunda bu şarkıyı tanıyor olacak. Lina içinde aynı şeyi yapmıştım. İster inanın ister inanmayın 8. aya doğru ben karnımı dürttükçe.....

Hamilelik günlüğü yazılarım için ve yazının devamını okumak için buraya tık tık 






okulda ilk gün
Dün instagram hesabımda paylaştığım bu yazımı buraya da eklemek istedim.


Ağlayan çocuğu okula zorla sokmaya çalışan ve bunu bir alışma yöntemi olarak gören ebeveynler,kurumlar ve öğretmenlerden koşarak uzaklaşamıyorsanız yapacağınız şey basit: 



Çocuğa endişelenmesinin gayet normal olduğunu anlatın.

Onun yerindeyken sizin de endişelendiğinizi ve ilklerin her zaman biraz endişe verebileceğinden bahsedin.


Sizin ilkokula başlama gününüzü ve nasıl alıştığınızı anlatın.


Sınıfa girdiğinizde sıkıldığı her an sizin bahçede ya da aşağıda olduğunuzu, onu alışana kadar bırakmayacağınızı anlatın.Siz duramıyorsanız bir yakınınızdan rica edin.


Asla ve asla ağlayan çocuğunuzu kendi kaderine terk edip onu hiç güvenmediği kişilere emanet etmeyin.


Cocugum okula gitmek istemiyor 

Eğer yaptığınızı uzun uğraşlar ve uzman görüşüne rağmen okulu istemiyorsa,orayı sevmemiş demektir. 

Her çocuk zamanla okula alışır.Kimisi onu anlayan bir ebeveyn ile konuyu destekler ve o ortama alışınca kendini rahat hisseder kimisi de "öğrenilmiş çaresizlik" kurbanı olur ve alışmaya,kaderini yaşamaya mecbur hisseder.Ukalalık ve ben çok biliyorumculuk değil niyetim.Bugün bir çok kadın şiddet gördüğü halde susuyorsa,onlara eşleri karşısında haklarını aramadığı zaman şaşırıyorsak sebebi geçmişleri.Zamanında duyguları değersiz görülen kişiler kendilerini değersiz hissediyorlar ve içinde bulundukları durumu çaresizce kabul ediyorlar.

Dün kızım yeni okuluna bensiz gireceği ilk günde ağladı, ben de ona kendi yaşadığım ilk gün korkusunu ve okula nasıl adapte olduğumu anlattım.Onu bahçede beklediğimi ve asla gitmeyeceğimi söyledim.Bir süre ağlamasına izin verdim.İkna oldu ve gözündeki yaşları silip sınıfa girdi."Anne beni bahçede bekle olur mu?" dedi."Tamam, hep orada olacağım." dedim.Netice olarak:Sınıftan gülerek çıktı ve "Beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim anne!" dedi.

Bunları ben süpersonic bir anneyim demek için yazmadım.Bugün bu tavrımı destekleyen bir kurumda olmama rağmen bir çok veli bana

Aman ağlasın alışır.
Aman ne çok nazlıyorsunuz siz sabrınıza hayran kaldım.
Aman her gün böyle uğraşılmaz ağlasın bırak. 

diyen öyle çok veli ile karşılaştım ki,tıpkı onların bana anlam veremediği gibi ben de onlara veremedim.Tavırları ve yorumları zerre kadar umrumda olmadı.Ben doğru bildiğimi yaptım ve evladım bununla rahatladı.

Doğru bildiğinizi yaparken asla toplum baskısına yenik düşmeyin.Evlatlarınızın yediği,giydiği ve gezdiği şeylerden daha önemli bir şey varsa o da DUYGULARI.




Dün akşam eve gelirken AVM çıkışı bir annenin çocuğunu dövdüğünü gördük. Lina çok üzüldü ve "Anne o kadın neden çocuğa vuruyor? diye sordu."Bilmiyorum kızım." dedim. "O kadın,o çocuğun annesi değil di mi? Anneler çocuklarına vurmaz ya o yüzden dedim" dedi."Galiba değil kızım." dedim ve oradan koşarak uzaklaşmak istedim.Müdahale etmek istedik ama güvenlik yaklaştı diye etmedik.

Çok fena vuruyordu kadın çocuğa, Lina bir süre sonra unuttu ama ben zaten duygusal biri olduğum için mi yoksa hamilelikten mi bu kadar etkilendim gece fena bir rüya gördüm.

Rüyamda Lina kolonya şişesi gibi bir şişeyi yalıyor ve hatta içindeki şeyi içiyor.Ben son anda yakalıyorum ve tek kolunu kavradığım gibi koluna,sırtına,başına nereye gelirse gelsin aşırı şiddetli şekilde vuruyorum.



Vurdukça elim acıyor ve o andaki iğrenç duyguyu sanki gerçekmiş gibi yaşıyorum.Avazım çıktığı kadar bağırıyorum.

Bir daha yapacak mısın he ?
Bir darbe ....
Bir daha alacak mısın eline bu şişeyi?
Bir darbe daha sırtına gümmmm diye...
Bir daha eline alırsan ne yaparım seni?
Döversin anne...
Bir daha yapıştırıyorum başına başına.
Ne yapayım bir daha yaparsan söyle,he,ne yapayım?
Döv beni anne...döv beni anne.. döv beni anne.....döv beni anne.....

Rüyada bile olsam o anki hiddeti,kendimden geçişimi ve çıldırma anını yaşadım resmen.Sonra yine rüyada ben çocuğumun ağzından böyle bir cümle nasıl çıkarttırdım diye pişman oldum.

Bir an eşimin sakince "Merve,hayatım,aşkım rüya görüyorsun.Bebeğim rüya bak ben buradayım.Hadi uyan demesi ile uyandım.

Gerçek hayatta çocuklarını döven aileler ne hissediyor bilmiyorum ama eğer benim o an yaşadığım şeyi yaşıyorlarsa kalpleri bayağı bir sağlam demektir ya da bilemiyorum işte nasıl bir ruh halinde olduklarını.

Bacaklarım ve kollarım boşalmış,karnımdaki sabi top gibi kalmış,gözlerimde yaşlar ve kalbim ağzımdan fırlayacak gibi gümlerken, bir anda boşaldım.Eşime sarılıp rüyamı anlattım ve bir süre ağladım.Sonra gittim yavrumun odasına,bir şeyden haberi yok derin derin uyuyor,kucakladım getirdim bizim odaya.Defalarca öptüm,saçlarını yüzünü sevdim,ellerini tuttum.Gözünü araladı "Anneciğim." dedi oda beni öptü.Sonra sarıldık kocaman o hemen derin derin nefes almaya başladı ve uyudu.Ben uyuyamadım.


O son söylediği kelimeler kulağımda yankılandı hep."Bir daha yaparsam döv beni anne!" Sonra o çocuğu düşündüm ve nice şiddet gören çocukları.Sonra evladına hasret minicikken toprağa veren anneleri.Sonra elfony geldi aklıma,Ecey geldi.Açtım son tweetlerini okudum.

Aklıma bir sürü saçma şey geldi.Ömür boyu şiddet görmek mi,erkenden mutlu ölmek mi?

"Yok hayır!" dedim kendime:Çocuklar ne hasta olmalı,ne şiddet görmeli ne de erkenden ölmeli...

Merhaba sevgili hamileler ve hamile adayları,

Geçtiğimiz hafta bizde gündem detaylı ultrasondu.Detaylı ultrason biraz uzun sürdüğünden anne/baba için çok keyifli oluyor. Bebeğimizi uzun süre seyrettik ve doktor incelerken anlattığı için de her yeri hakkında detaylı bilgi sahibi olduk.

Eşimin bir kez daha erkek olduğunu görelim ona göre isim bakarız evhamları doktorumuzun kesin ve net çekimleri ile nihayetine kavuştu.



İnsan çocuğunun minik parmakları, elleri, ayakları, minik karnı ve her bir uzvuna teker teker bakılırken düşünmeden edemiyor: Ne garip bir mucizeye tanıklık ediyoruz. İçimizde bir insan büyüyor. İlk defa böyle detaylıca minicik elleri ve ayaklarına yakından baktık ve sanki içimden bir şey aktı. Bir an çok sevdiğimi ama çok çok sevdiğimi hissettim. Allah kimseyi evladından ayırmasın ve isteyen herkese tez zamanda nasip etsin inşallah. Bu duyguyu kızımda fazlası ile yaşamıştım ama oğlumda “Aman Lina görürse ne düşünür?” diye temkinle yaklaştığımız için sanırım her şeyi çok daha içimize attık. Şimdi hep birlikte karnımı sevip güzel şeyler konuşuyoruz. Zamanla ufak kıskançlıklar olacak ama bu da işin doğasında var değil mi?

Bunun yanında hamileliğim son derece rahat geçmesine rağmen beni yerle bir eden bir sorunum var onu da yazmadan geçmeyeyim.

Hamilelik günlüğü yazılarım için ve yazının devamını okumak için buraya tık tık 

Çocukla iletişim kurmak,onu anlamak öyle önemli ki.Bazen kendimizi onların yerine koymayı,yaşanan bazı durumlarda biz çocukken ne yapmıştık, ne tepki vermiştik diye düşünmeyi unutuyoruz.

Oysa sadece "çocuk" oldukları bilmek yeterli.Yazarken gayet kolay olan bu cümle yaşarken o kadar kolay değil.Çünkü biz ebeveynler bazen onlardan yapamayacakları kadar olgun olmalarını bekliyoruz.


  • Oyuncaklarını sepete koysa ne olur sanki,çok mu zor bu?
  • Bu çocuk neden yemek yerken adam gibi durmuyor.
  • Okula başlama konusu onun için neden bu kadar ürkütücü.
  • Bu çocuğu anlamakta güçlük çekiyorum ne istediği belli değil?
  • Çok içine kapanık,toplum içine karışmıyor.
  • Sürekli ilgi bekliyor.
  • Bir şeyi alacağım sırada sabırla beklemek istemiyor.


Bu gibi bir çok cümle kurabiliriz değil mi hepimiz?

Çocuğumuzu anlamak ve ona destek olmak çok önemli peki bu noktada ne yapabiliriz.

Aynalama:


Aynalama yapmak çocuğa sizin de o duyguyu yaşadığınızı ve yaşadığınız anda neler hissettiğinizi anlatmaktır.

Örneğin: Lina okul değişikliği yüzünden çok tedirgin ve sürekli yeni okul istemediğinden bahsediyor.Ben de ona :

      

O kadar haklısın ki,ben de yeni iş yerime başlayacağım zaman çok tedirgin olmuştum.Yeni insanları içinde olmak ve yeni bir yere alışmak beni huzursuz etmişti.Bu çok normal çünkü insanlar belirsiz olan şeylerin sonunda endişe duyabilirler.İş arkadaşlarımı sevecek miyim? Onlarla iyi anlaşabilecek miyim? Patronum nasıl olacak ? diye endişe duymuştum  ama yanlarına gidip onlara 'merhaba' dedim ve zamanla onlara alıştım,sevdim.Eğer sevmeseydim orada kalmak zorunda değildim.Sen de yeni okuluna gideceğin için bir belirsizlik içindesin, arkadaşların ve öğretmenin nasıl olacak diye merak edip endişe duyuyorsun.Seni anlıyorum.Bunu ben de yaşadım.Yeni şeyleri yaşamadan bilemeyiz sen de yeni okuluna gidecek ve arkadaşlarınla olacaksın ama eğer sevmezsen orada kalmak zorunda değilsin.İlk başladığın okulda da endişe etmiştin ama alıştın buna da alışabilirsin.Bunu başarabilirsin.

dedim.



Aynalama uzmanlarında dediği gibi empati kurma yolunda kullanılan bir araç yani çocuğun yerine kendinizi koymak ve onun duygularını anlamak için sizin de zamanında ne yaşadığınızı düşünmeniz ve bunu ona yansıtmanız için bir yol.Çocuğa bunu yapmak için doğru zaman çok önemli aşırı derecede mutsuz ve huzursuzken yapmak yerine sakin bir zamanda konuşmak çok daha iyi.


Empati :

Bir olay veya durum karşısında kendimizi başkasının yerine koyma durumuna empati deniyor.Bunu yapmak içinde o duygu içine girmek ve bunu karşımızdakine hissettirmek gerekiyor.

Örneğin: Lina kuzeni Deniz'e karşı biraz tavırlıydı.Genelde oyuncaklarını ve eşyalarını paylaşan bir çocuk olmasına rağmen Deniz söz konusu olduğunda panter kesiliyor ve asla bir şeyini paylaşmıyordu.Deniz'in bu durumda ne hissettiğini anlattım.Hatta küçükken bana da bir arkadaşımın böyle davrandığını ve ne kadar mutsuz olduğumu paylaştım ama o bunu anlamak istemiyordu.Ta ki aynı duruma kendi başına gelene kalana kadar.

Ondan yaşça küçük bir arkadaşı ile güzel güzel oynadıktan sonra bir süre sonra işler değişti.Arkadaşı oyuncağını paylaşmak istemedi ve Lina o oyuncakla oynarken çok keyif aldığı için elinden alınınca son derece mutsuz oldu.

Eve dönerken "Anne ben de o oyuncakla oynamak istiyordum,bana vermediğinde çok mutsuz oldum,alıp eve götürmeyecektim ki,sadece oynayacaktım." dedi.Ben tam da o duygusu yoğunken ona empati yapması için yardımcı oldum:

Linacığım biri seninle bir şeyini paylaşmadığında ne kadar üzücü oluyor değil mi? Herkes oyuncaklarının hepsini paylaşmak zorunda değildir ama paylaşırken bir anda elinden alması ne kötü oldu ! Oysa sen eve götürmeyip sadece oynayacaktın.Biraz düşün bakalım senin de böyle davrandığın birileri var mı ? dedim. Doğrudan söylemek yerine ona kendisini başkasının yerine koyması ve hissettiklerini anlaması için fırsat verdim.Bir süre düşündü ve "Anne kim o?" 
diye sordu.Biraz daha düşün dedim.Gün bitti biz akşam yemeği yedik ve Lina yanıma geldi."Anne ben buldum,ben de Deniz'e öyle yapıyorum değil mi? O da mı benim gibi mutsuz mu oluyor?" dedi.Ben de aynen öyle olduğunu eğer isterse paylaşmak istemediği bir iki oyuncağını saklayıp diğerlerini paylaşmasının çok keyfili olacağını anlattım.Bir sonraki kuzen buluşmasında biz yerimizden hiç kalkmadık ve onlar güzelce oynadı.

Peki bazen empati yaptık bunu yaparken aynalamadan faydalandık ama çocuk bir türlü anlamıyor.O zaman ne yapacağız..

Motive Etmek:


Bazen işler beklediğimiz gibi olmaz; onu anlarız,anladığımızı belli ederiz,o duyguyu yaşadığında başkasının yerine kendisini koymasını sağlarız ama o hala aynı şeyi yapar.Peki o zaman ne yapacağız? Yapması gereken duygu konusunda onu motive edeceğiz.

Örneğin: Lina oyuncaklarını hiç toplamazdı ben de sürekli yerde bir şeylerin üzerine basmaktan nefret ederdim.Bir kaç kez evin dağınık olmasından rahatsız oldu ve ayağını lego parçası ile acıttı.Ona benimde çocukken oyuncak toplamayı sevmediğimi ya da toplamadığımız zaman neler olduğunu anlattım ama nafile, her şey ortaya dökülüyor ve toplamak bize kalıyordu.

Ben onu bu konuda ne zaman motive etmeye başladım Lina değişmeye başladı.

Örneğin Bir gün anneannesi ile oyuncakları toplamışlar.Eve geldiğimde bana toplu salonu gösterdi."Bak anne sana bir sürprizim var!" dedi.Önce ne olduğunu anlamadım annem evi toplamış sandım.Sonra "Anne baksana bütün oyuncaklarımı kaldırdım evimiz tertemiz oldu." dedi.O an ona, Lina bu yaptığın için çok mutlu olmuş olmalısın,oyuncaklarını toplamak seni de rahatlatmıştır.Bak evimiz toplu ve sen rahat hareket edebiliyorsun.Bu beni de çok mutlu etti anneciğim istersen şimdi odan da oyuncaklarını dökelim ve oyun oynayalım dedim.O gece oyuncakları döktük ve Lina oynadıktan sonra bana "Anne gel kaçmak yok birlikte toplayacağız." dedi.Ondan sonraki her oyuncak toplama seansında "Hadi bakalım şampiyon oyuncakları toplayacağız, bakalım kim daha çok basket atacak oyuncak kutusuna,evet sen harikasın süper attın,en hızlı sen topladın." diyerek onu motive ettim.

Olaya ilk tepki verirken "Topladığın için çok mutlu olmalısın." demekteki sebebim bunu dış odaklı bir şekilde değil kendi mutluluğu ve düzeni için yaptığını bilmesiydi.Yaptığı zaman ya da yaparken ki sözlerim ise onu motive edip toplama sürecinden keyif almasını sağlamaktı.Övgü ile motivasyon arasındaki ince çizgi bu işte..Çocuk övgüyü başkalarından güzel sözler duymak için yapar ve uzun vadede bu pek de sağlıklı değildir ,davranışın kötüleşmesine sebep olur.Motivasyon ise "Evet bunu kendin için yaptın ve yaparken çok eğlendik,bak artık süper oldu." demektir.Uzun vadede çocuğun kendi yaptığı şeyden çok daha mutlu hissetmesine yardımcı olduğu için davranışı iyileştirici bir duygudur.Annem mutlu olsun diye değil ben mutlu oldum ve bunu yaparken eğlendim diye oda toplamak dışa değil kendine odaklanmaktır sağlıklı olan.


Gülmek:

İnsan bedenine ve ruhuna en iyi gelen eylem olarak tanımlanan gülme çocuk yetiştirme konusunda da kilit.

Örneğin: Bazen işten eve çok yorgun geliyorum ve Lina sofraya oturduğumuzda oyun oynamak istiyor,Yemeklerden bir çeşit yediği için "Anne hadi oynayalım." diyor. Sabretmesi gerektiğini yemeğimin devam ettiğini anlatıyorum ama anlamıyor.Bir kaç kez onu gıdıklıyorum ya da bir tur yakalamaca oynuyoruz o zaman yarım saat daha beklemek için tahammüllü oluyor.Sonuçta ne demiştik onları anlamak lazım, çok küçükler ve özelikle çalışıyorsak bizim ilgimizi hasretle bekliyorlar.

Bir de dışarıda iken birden patlayan gök gürültüsü sayesinde gök gürültüsü fobimiz olmuştu, onu da gök gürültüsü olduğu zaman camı açıp,eksi yüklü buluta böööööö yapıp,onu korkutarak, o bizden korksun diyerek ve peşine kahkaha atarak atlattık.


Biraz uzun oldu ama özetle:Çocuğu anlamak,kendimizi onun yerine koymak ya da yeri geldiğinde azıcık cıvıtmak,döküp saçmasına izin vermek;bazen de sabırlı olamayacaksak o ortamdan uzaklaşmak,hiç bir şey yapamıyorsak sarılmak ona bağırmaktan ya da sinir harbi içinde sürekli sabırlı olmak zorunda hissetmekten çok daha kolay.






Bu resim 27.Eylül.2013'de çekildi.O zaman öyle endişeliydim ki..Lina okula yeni başlamıştı,bana göre bebekti hala ve ben onu başkalarına bırakacak olmamın derin hüznü içindeydim.Okula geliyor ama sınıfa çıkmıyor "Anne seninle kalacağım burada." diyordu.Okula alışma sürecimiz bir çok şey uyguladık ve sonunda başardık.

Lina okulunda koca bir sene geçirdi.Zamanla alıştı,başına güzel bir şey geldiğinde aklına anlatmak için gelen ilk kişilerden biri Filiz öğretmeni oldu.Ta ki geçen hafta yani 27.08.2014 tarihine kadar Çarşamba günü okulumuzdan bir telefon geldi ve okul kapanıyor dediler.Düşünün çarşamba okulunuz var ama perşembe yok.

Meğer işleten kişiler okul güzelleştirme kapsamında yıkılacak diye başka bina ile anlaşmışlar ama bu işi kotaramayacaklarını anlayınca "Biz okulu devrediyoruz, gelen ne yaparsa yapsın!" demişler.Okul müdürü hanımefendi çocuklar ortada kalmasın diye tam  kadro kendini paraladı.Olan bitene şok olmuş bir şekilde okulu kendisi devir alabilmek için olmayan imkanlarını bile zorladı ama yeni dönemin başlayacağı şu günlerde okul işleten kişilerin geçmeyi planladığı bina onun boyunu maddi olarak aşınca başka bir mekan arayışına girdi.Bu pazartesi okullar Eylül sezonunu açtılar dolayısı ile birden işsiz kalan okul çalışanları olduğu gibi bizim çocuklarımız da birden okulsuz aldı.Çoğu binaya yerleşildi mekan sıkıntısı mevcut olunca veliler özellikle de baktıracak okuldan başka kimsesi olmayan çalışan aileler apar topar okul buldu.

Bizde hafta içi okul aradık ve bulduk ama çocuk okula gitmek istemiyor.Pat diye kapatılan okuluna mı üzülsün,bunu bir anda ağlayan kişiler içinde öğrendiğine mi üzülsün,bu yüzden yeni bir yere alışmak zorunda olduğuna mı üzülsün.....

Dün gece çok huzursuz uyudu.Sabah da yarı uykulu bir şekilde "Ben yeni okula gitmek istemiyorum anne,ben kendi okulumu istiyorum!" diyerek uyandı.Yazık günah değil mi?

Şunu yazmak istiyorum.Sevgili Ufuk Zor bey ve bu işten mesül olan kimler varsa:

Hayatta her yaptığınız işin arkasında durun olur mu? Battığınız da arkasında durun, çıktığınızın da arkasında olun.Özellikle çocuklar söz konusu ise yapacağınız değişikliklerin onların minik ruhlarını ne denli etkileceğini hesaba katın.

Şimdi benim minik kuzum ve 50'ye yakın çocuk ortada kaldı.Çalışanlarınızı demiyorum bile..

Hadi bakalım bize yeniden sabır düştü.Bakalım yeni oryantasyon süreci nasıl olacak?



MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.