İnsanın nereden başlayacağını bilemediği yazılar olur ya işte bu yazı tam da öyle bir yazı.

İçimde tarif edemediğim bir coşku var.5 Mayıs sabahından beri haykırmak istediğim ama kendimi frenlediğim.Sebebi nazar vs. gibi şeyler değil.Sebebi bir türlü emin olamamak,korkmak belki de.İçinde bulunduğum durumu tam anlamı ile tarif edemiyorum.


13 Haftalık hamileyim ben.. 13+2              


Biz ilk hamileliğimde üreme açısından herhangi bir sıkıntımız yokken  tüp bebek yapmaya mecbur kaldık.Üreme konusunda bir çok sıkıntı yaşayıp tüp bebek yapmak zorunda kalanlar da var.İşte tüp bebek yapan yoldaşlar anlar beni,insanda tuhaf bir psikoloji oluyor."Biz yapabildik mi,yani bizim kendi başımıza yaptığımız çocuk sağlıklı olur mu? " gibi yaşamayana çok gereksiz gelecek ama yaşayanın anlamdırabileceği bir psikoloji.Zamanla değişiyor bu duygular,onları kendi içinde sindirince paylaşabiliyorsun bazı şeyleri.

Kendi geldi bebeğimiz.Onu hiç planlamadığımız bir zamanda.Hatta olası gecikmeleri "Eyvah!! Yine bir şey var kesin yumurtalıkta." diye yorduğumuz,endişe edip korktuğumuz bir zamanda.Şimdi ikili testimizi yaptırdık, bir daha ki muayene de cinsiyet belirleme,heyecanla bekliyoruz.

Sanki bundan 4,5 sene önce hamile kalan ben değilmişim gibi,acemi bir hamilelik yaşıyorum.Başıma gelecekleri biliyorum ama bir şey yerken "Ay acaba bunu yiyebiliyor muyum?" ya da "Bunu yapmak sakıncalı mıydı?" gibi soruların cevapları çıkmış bile aklımdan.Buradan ne zaman emeklediğimi hatırlamadığı için gönül koyduğum anneme sevgiler,olabiliyormuş.Ayrıca fazlaca sakinim,yavaşladım,endişelerimden sıyrıldım.Biri ay kaldırma-indirme dediği zaman "Bir şey olmaz!" diyebiliyorum hemen.

Ara sıra olan duygusal yoğunluklar veya nadiren yaşadığım öfke krizleri dışında gayet sakin geçiyor hamileliğim.

İlk öğrendiğimde (elimde çift çizgi) anlamsızca ağlamıştım." Nasıl olur? Demek olabiliyormuş? Nasıl yapacağız? Nasıl altından kalkacağız? " diye hatta eşim "Aşkım sevinmedin mi?" diye sormuştu.Daha sonrasında hayatımda kendimi böyle güçlü ve böyle başarabilir hissettiğim bir dönem daha olmadı.İki çocuklu olma fikri zor dönemlere gebe olsa da ben altından kalacağımıza eminim.

İlk hamileliğimde yaşadığım sıkıntılar her şeyimi etkiledi.Bu sebepten kendime bir söz vermiştim,bir daha hamile kalırsam hayatımın en dingin ve en sakin zamanını yaşayacaktım.

İşte bu sebeple önce affetmeye başladım,kırgın ve kızgın olduğum herkesi affettim.Çünkü affetmemek en büyük yük.Onları terazisi en düzgün merciye havale edecektim onu bile yapmadım,affettim ve bittiler,çıktılar hayatımdan.Sonuçta hiçbiri kolum bacağım değildi,onlar olmadan da var olabilirdim.

Sonra beni rahatlatan şeylere yöneldim ibadet,olumlu düşünce ve sosyal medya detoksu.

Şimdilerde yaptığım sadece sağlıklı beslenmek,ileride bölünecek olmanın verebileceği zamansızlığı telafi etmek için kızımla daha bol vakit geçirmek,bol yürüyüş ve tabi ki bol uyku.Eşim sürekli uyumak istediğim dönemde bana çok destek oldu.Hakkını asla ödeyemem.Bazen işten eve gelince direkt uyuduğum oldu,o dönemlerde Lina ile full kapasite ilgilendi.

Lina henüz bilmiyor.Uzmanlarda hamilelik ilerlediğinde çocuğa söylemin daha uygun olduğunu söylüyorlar bu ayrıca bir yazı konusu.Yazı demişken:Unutmadan,uyarmadı demeyin, bu bloga bundan sonra Bal Yanak dışında onun minik kardeşinin anne karnında büyüme serüvenleri de olacak.Bunun yanında hamilelik konusunda bir çok yararlı konuya da değineceğim.

Allah isteyen herkesin kucağını doldursun.Ben ilk bebeğime zor kavuştum,evlat hasreti ne demek iyi bilirim.Her an duamdasınız bekleyen dostlarım...Hayırlı evladı,hayırlı zamanda nasip etsin Allah...

İlk 3 aydan hepinize merhaba....






    
       Sıklıkla Yalova'ya gidiyoruz.Babaannemiz orada olduğu için giderken de feribota biniyoruz.Geçenlerde bir bebek vizir vizir ağlıyor bir şeyler istiyor ,ama nasıl hiç durmuyor..Ben gayet sakin, kitap okuyorum.Sonra eski hallerimi düşündüm acımasızca eleştirdiğim anneleri,eskiden olsa "Ya çocuğunu bir türlü susturamadı bu kadın !" diye söylendiğim zamanlarımı.Çocuk gerçekten değiştiriyor insanları,algı yönü değiştikçe bazı şeyler daha olağan hale geliyor.

   Mesela alışveriş merkezinde ayakları çıplak dolaşan ya da çorapla dolaşan bir çocuk gördüğümde asla yadırgamıyorum.Önceden olsa "Var ya alırım zorla kucağıma,eşek gibi giydiririm ayakkabısını." diyen ben, şimdi kesin sendrom dönemlerinde diyebiliyorum.Hele annesi ilgilenmez bir tavırda ise "Zavallı kadıncağızı delirtmiş ki,kadıncağız artık pes etmiş, kendi haline bırakmış." diyorum.


   Önceden böyle saçı başı karışık çocuk gördüğüm "Ayol çok mu zor şu sabinin saçını toplamak?" derdim.Zor annem,zor evladım.Önce çocuğu ikna edeceksin,hadi ettin zinhar taramayacaksın,böyle eline ne gelirse gelişine takacaksın tokayı.İyi gününe gelirse; iki kulak yaptırmak,örgü ördürmek falan isterse öyle orasıymış burasıymış,yok tam ortadan ayıramadım diye şansını zorlamayacaksın.


   Mağazada,sağda solda tatlı bir anne gördün, avazı çıktığı kadar bağIrıyor hemen derdim "Ay yazık ya çocuğa toplum içinde azar işitiyor vs." Baktım ki annesi "Berkkeeeyyaaahhh oğlum Allah aşkına indirme raflardaki şeyleri ,hadi annem gel çıkalım,hadi bebeğim" diyor. Peşinden (Berke kıyafetleri yere savurmaya devam eder) "Bana bak Berke şimdi alacağım ayağımın altına çık çabuk şuradan!" derse veya Berke oyuncakçıda oyuncak  tutturuyorsa ve kadın bir kaç sabır cümlesinden sonra bağırıyorsa;ortamı hemen terk edeceksin ya da hiç yokmuşlar gibi davranacaksın.Mağazadan dağınık bırakıp çıktılarsa asla kınamayacaksın.Kadıncağız daha fazla delirmek istemediği için kaçmış olabilir fikri aklının bir köşesinde olacak.


   Bazı anne babalar çocukları ortalığı berbat etse de göz yumar işte onlar en delirdiğimdi.Anne olmadan önce içimden geçirirdim "Neden her dediğini yapıyor,yapmasın.Aman azıcık ağlasın ,ölmez ya!" Şimdi böyle sabırla çocuğun nazı ile oynayan ya da delirmek üzere olsa bile "Tamam evladım ağlama gel yapalım ne istiyorsan ,yeter ki ağlamadan söyle hadi annem,tamam gel lego alalım,üzerine dondurma,tamam ne istersen söz alacağız!" diyen aman çocuğu sakin olsun diye elinden geleni yapmaya çalışan bir anne gördüğümde asla çok şımartıyor demiyorum.İçimden diyorum:Ya çocuk krizli döneminde he diyorlar ya da artık pes etmişler.

  Mesela 3 yaşında gelmiş ağzında emzik gördüklerime "Ooo hale emiyor derdim içimden." İşte görünce öyle de ardında ne sorunlar yatıyor bilemezsin.Kimisi bırakmaz,kimisi uğraşsa da olmaz,kimisinin kriz dönemidir müsamaha gösteriliyordur vs vs...

  Oooo 4 yaşında geliyor hala mı bezleniyor dedim mi bittin,başına gelir eşek gibi uğraşırsın.Şekil a ben..Belki ciddi bir travma yaşadı bezi bırakamıyor,belki kabız olduğu için korkuyor,belkide nice ailesinin uğraştığı ama başaramadığı sebep var arkasında..O yüzden kimsenin bezine,çişine,kakasına laf atmayacaksın.

  Mesela bir bebek gördünüz ,yaz günü üzerinde uzun kollu ayaklı tulum,üzerine merserize battaniye hatta yetmemiş AVM'de klimadan üşümesin diye ana kucağının üzerine bir de ince kumaş örtülmüş.Çocuk hava alsın diye kenarı azıcık açık bırakılmış.Ben önceden bunu gördüğümde "Allah aşkına çocuk buhran geçirecek!" derdim.Böyle gidip çocuğu soyasım gelirdi.Sonra ne mi oldu: Lina yoğun bakımdan çıktı, her dakika hasta olmaya müsait bir bağışıklık sistemi var ve biz onu hep sarıp sarmaladık.Gerçi kış bebeğiydi ama şimdi düşündükçe çocuğun deli gibi kış günü isilik dökmesi bizim acayipliğimizmiş.Ve bu konuda şunu da öğrendim.Artık öyle insanlar gördükçe nasıl olsa bildiklerini okudukları için karışmamayı ve yaşayarak öğrenmeleri gerektiğini biliyorum.Anlayacak biri ise bir kez uyarıyorum.


  Böyle helikopter annelere de uyuzdum.Çocuğu parka götürmüşsün "Kızım düşersin!" aradan beş dakika geçer  "Yavrum kumlarla oynama kedi köpek çişini yapıyor !" "Kızın hızlı sallanma !" "Kaydıraktan çıkılmaz düşersin !" vs gibi bir ton park ikazı-gençken parkta tek derdi arkadaşlarla muhabbet etmek olan bir dönemimdeyken -sinirime dokunurdu.Sonra ne mi oldu: Bir gün kendimi o kınadığım anneler gibi çocuğun her hareketine karışırken buldum,hatta parkta sürekli bıdı bıdı konuşan tek anne bendim.O an dedim ki:Kendine gel!!

  Çocuk yapmadan önce doğum yapanların yanında gittiğimde ya da kendim doğum yaptığımda her şeykarışan akrabalara sinir olurdum.Herkesin aklında bir ses çıkardı ve acemi annenin kafası fazlası ile    karışırdı."Aman kızım sarı tülbent koy sarılık olmasın." "Aman kızım ne  bulursan ye sütün bol olsun." vb. şehir efsaneleri ile saçmalayanların yanında durmaktan sinir gelirdi.Arada mantıklı bir şey için karışan kişileri bile dinlemez hale gelirdin.Şimdi tıpkı kalın giydiren annelere karışmadığım gibi deneyimlerime rağmen yeni bebek doğurmuş bir anneye akıl vermekten kaçınırım.Mantıklı olsa bile sormadıkça ikaz etmek istemem.Çünkü sinir bozucu bir hal alıyor.

  Ve hayatımda asla yapmayacağım ve evet şiddetle kınadığım bir hadise de şudur ki:İlk çocuğundan ne kadar acemi,evhamlı,telaşlı olduğunu unutup sana "Ay amma abarttınız!" "Ay buldumcuk oldunuz!" "Ay her şeyiniz bu çocuk oldu,tek siz mi anne-babasınız." "Ay her öksürdüğünde doktora mı gidilir.?" diyen ve kendi ebeveynliklerinin ilk zamanlarını unutup seni beğenmeyen tipler.Asla onlar gibi olmayacağım.


   Özetle hayat göründüğü gibi olmayabiliyor.Bunlar aslında kınamak değil de "yaşamadan bilememek". İşin kilit noktası empati.İnsan anne olunca bazı şeyleri deneyimliyor ve aslında bunların çocuklu hayat içinde ne kadar olağan şeyler olduğunu fark ediyor.Önemli olan kendi başına gelmesine rağmen başkasına anlayışlı olabilmek.Çünkü bazıları yaşasa da hala kınayabiliyor.Tabi bu hayat içinde hepimizin yaşamadan yadırgadığı bir çok şey var.Var değil mi? Sizin de vardır kesin..


Not:Tabi bunlar çok daha havai iken düşündüklerimdi bazı şeyleri olgunlaşınca da anlamdırabiliyor insan...

Anne olunca hayat değişik bir hal alıyor.Radarlar sürekli açık tehlikelerin nereden geleceğini önceden kestirebiliyorsun.

Bazen de hiç ummadığın şekilde çıkıyor karşına tehlike, normal zaman olsa ortalığı dağıtırım dediğin şeye tepkisiz kalıyorsun.

Hafta sonu gezdik,tozduk sonra parka geldik. Rönepark'ın çocuk parkı bölümünde Lina babası yanında oynuyordu.O sırada elinde sigara olan bir kadın oğluna doğru giderken Lina'ya eli çarptı çocuk "Aaaaa yandım!!" dedi.Eşim yanındaydı ama göremedi ne olduğunu çünkü Lina kayacak diye kaydırağın ucuna doğru yönelmişti, ben ne olduğunu gördüğüm için hemen koştum.Gıdısına baktım kızarmış bluzunda küller,"Anne yanıyor anne acıyor!" diye ağlamaya başladı..Sigara içen kadına baktım, o an kalabalıkta bulamadım,zaten çocuğa soğuk su falan döktük, o acısı olmasına rağmen oyuna daldı.Bizim gözlerimiz hep kadını aradı ama göremedik.

Ben ömrümde hiç sigara içmedim,dolayısı ile bir şeye böyle  bağımlı olma durumunu anlayamıyorum,içen de beni ilgilendirmez herkesin kendi tercihi keşke kimse içmese;ama 45 tane çocuk oynarken sürekli o zıkkımın dumanını ortaya üfleyeceksen,o da yetmedi 5' dayanamadan sürekli diğerini yakacaksan hadi o da yetmedi başkalarının çocuğunu yakacaksan sen parka gelme kardeşim...


Yani nasıl bir şeydir ki 20' çocuğun oynarken dayanamıyorsun da sürekli sürekli yakıyorsun.Biz açık hava da senin dumanını solumak zorunda mıyız?

Bir yerlerde çocuğunu parka götürüp park ortamında ya da yanındaki bankta sigara içen bir ebeveyn bu yazıyı okuyorsa Allah aşkına yapmayın şunu...



Geçenlerde Lina,eşim ve ben sohbet ediyoruz.Hiç alakasız bir zamanda Lina, "Anne ben büyüyünce hiçbir şey olmayacağım!" dedi..Ben de "Mutlu biri ol yeter kızım." dedim.Sanki böyle bir cevap beklemiyordu çok şaşırdı,duraksadı "Yani sadece mutlu mu olayım?" dedi.Bende "Evet,sadece mutlu ol,o zaman zaten mutlu olacağın bir meslek seçmiş,mutlu olacağın bir ailen olmuş ya da mutlu olacağın ne varsa onu yapmışsındır."dedim. "Hımmm,tamam olurum." dedi.

Ne düşündü neden bu konuya girdi hiç bilmiyorum.Biz ona asla böyle bir şey sormadık ama belli ki aklına getiren bir şey olmuştu.

Özgür Bolat'ın "Mutlu Çocuk" seminerinde duymuştum bunu.Ne kadar seminerin başarı ve övgü konulu kısmını yazıp ödül ceza kısmını hala yazamamış olsam da bana çok şey katan bir seminer olmuştu.Özgür Bolat "Çocuklarınız ne olursa olsun,mutlu olsun!" demişti.Aynı şekilde sevgili Gamze'nin daveti ile gittiğimiz Üstün Dökmen'in seminerinde de Üstün Hoca "Çocuklarınıza meslek seçme konusunda baskı yapmayın onlar sizin uzantınız değil geçmişte yapamadıklarınızı onlar üzerinden doldurmaya çalışmayın ,onların ayrı birer birey olduğunu unutmayın!." demiş cümlesinde şöyle devam etmişti: Bazen bana gelip"Hocam tıp içimde yaradır çocuğumun doktor olmasını çok istiyorum." diyorlar onlara hemen şunu soruyorum "Çocuğunuz yara bandı mı?

Bu aralar kızımla bir çok şey öğreniyorum o bana kendimi ve dünyayı keşfetme fırsatı verdi.Varlığına şükrediyorum.Evet,evlat sahibi olmak ve onu düzgünce yetiştirme çabasında olmak çok zor bir şey
ama bunun yanında yaşattığı güzellikler tarif edilemez.

Artık büyüyorsun miniğim 3 gün önce dolu dolu 3,5 oldun ve her şeyi konuşuyorsun.Seninle sohbet etmek bir şeyleri tartışmak,bir şeyler hakkında yorum yapmak harika bir duygu.Bazen sana kızdığımda özür dilemem ya da sen hata yaptığında gelip özür dilemen yaşadığımız şeylerden ders alıp tekrarlamamayı öğrenmen;korkuların,kaygılarınla büyümeyi ve onları minimize etmeyi başarabilmen beni çok mutlu ediyor.Her şeye küsen bir çocuktan ziyade duygularını ifade eden bir çocuk olman ne kadar mutluluk verici anlatamam.Hele gelip anne-baba ben sizi çok seviyorum demen ömre bedel.



Geçen hafta tatildeyiz diye katılamadığım yıl sonu buz pateni gösterisinde bir başarı belgesi vermişler yanında bir de madalya...Ne kadar mutlu oldu madalyasını görünce hatta gece madalyası ile birlikte yattı.Başarabilme duygusu çocukları daha da yüreklendiriyor,onları teşvik etmek ve başarılı olabileceği şeylere yönlendirmek çok önemli.Ama bazen işler öyle olmuyor,ebeveynlerimiz ya da biz ebeveynler daha iyi şartlarda yaşamak uğruna mutlu olacağımız şeylerden uzaklaşıyoruz.

Elimde bir el işi var,yapmaktan acayip mutlu olduğum ve inşallah hediye edeceğim kişiyi de mutlu edecek bir el işi...Ben böyle el işi,dikiş,doğum günü süsleri hazırlama,pasta börek yapma onları süsleme sunma yani kısacası el becerisi ile yapılan işleri seviyorum.Onları yaparken çoğu zaman "Ay hayatta işim olmaz vallahi verir parasını yaptırırım denilen bir çok şey için uykusuz kalmak,emek harcamak beni rahatsız etmiyor,aksine mutlu oluyorum,rahatlıyorum.Ya da psikolojik şeyleri okumayı,seyretmeyi insan psikolojisi ilgilenmeyi seviyorum.Okumak,kişilik tahlili yapmak,bunlar üzerinden çıkarımlarda bulunmak....

Zamanında belki babam ısrarla beni düz liseye yazdırmasaydı,tam benim tercih yapacağım zaman sırf istediğim meslekler var diye EA seçtikten bir hafta sonra sınav sistemi tekliye düşüp istediğim bölümler sözele geçmeseydi, belkide ben daha çok isteseydim, hayat belki daha yorucu ama daha mutlu olurdu.Mesela Üstün dökmen yüksek bir puan almış ve bu puan ziyan olmasın diye Fizik bölümüne girmiş ama 3.sınıfta fiziğin kendisine uygun olmadığını anlayıp yeniden sınava girmiş ve psikolojiyi kazanmış.Hayatım ziyan olacağına puanım olsun demiş.Hayatta bazen büyük şeyleri tepiyor gibi gözüksek de aslında çok daha büyük şeyler kazanıyoruz demektir.

Bu yazıyı neden mi yazdım? Dün yolda giderken düşündüm.Yorulmuştum,çok ama, bu mutlu bir yorgunluk değildi.Belki bir çok el işi yapsam,bir yerlerde onları satın alanları mutlu etsem daha yorgun ama daha mutlu olurdum,bir organizasyon düzenlesem ve orada bulunanlar tasarımlarım ve ortamın güzelliği için bana memnuniyetlerini dile getiriyor olsalar daha yorgun ama daha mutlu olurdum ya da odamdan çıkmış işini seven bir psikolog olarak son danışanımla görüşmenin ve ona fayda sağlamış olmanın hazzı ile bir sunuma yetişiyor olsaydım daha yorgun ama mutlu olurdum.Evet kendimize yetecek kadar gelirimiz var, rahatız,halimize binlerce kez şükürler olsun.İşim iyi ve rahat;ama mutlu olduğum şeyi mi yapıyorum,koca bir hayır.Yapmak için geç mi ? Belki biraz ,belki değil.

Kendime Not:

Sevgili kızım,ne olursa olsun,seni mutlu olacağın şeyi yapman için elimden geleni yapacağım,eğer bu blog o gün de hala yayında olursa bu yazı şahidim olsun üniversite zamanın geldiğinde ya da lise de vs... seni hep ideallerinin peşinde koşman için destekleyeceğiz..Yani mutlu olman için her konuda sana destek olacağız.Rabbimin bana,babana ve sana biçtiği zaman zarfında mutluluğun için hep arkandayız,tam arkanda....




MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.