Evham mı beni buluyor,ben mi evhamı buluyorum?





09 Eylül Pazartesi Selpak'ın düzenlediği Prof Dr Bengi Semerci'nin "Anneler,çocuklar ve evham." konulu seminerindeydim.Ortaköy Feriye Lokantasında gerçekleşen eğitim Selpak Pazarlama Müdürünün ürün tanıtımı ile başladı.

Yeni nesil tuvalet kağıdından olması gereken detaylardan bahseden Aslı hanım,en çok hijyene önem verdiklerini anlattı ve hep birlikte Selpak'ın yeni reklam filmini seyrettik.Selpak bu yıl reklamlarında hijyeni ön plana çıkarmış çok sevimli bir reklam olmuş.




Selpak ürün tanıtımlarının yanı sıra bizi Prof Dr Bengi Semerci ile buluşturdu ve ilkine katılamadığım için üzüldüğüm bu seminerde olmak beni çok mutlu etti.Konu evham olunca mutlaka katılmalıyım diye düşündüm.Selpak'a bu açıdan da bir kez daha teşekkür ederim.





          Prof Bengi Semerci konuya şöyle başladı:

Hepimiz çocuklarımız için en iyisini isteriz bu yüzden onlar için kaygılanırız.Bir miktar kaygı tabi ki gereklidir fakat kaygı iyiye yönlendirdiği gibi hayat kalitemizi de düşürebilir.
Bebekler doğduklarında bir şey bilmezler onlara bazı duyguları biz yükleriz,onlar 6 aydan sonra ayırt etmeyi öğrenir ve yabancıları tanıma duygusu ile tanışırlar.Bu bebekte huzursuzluk ve anneye bağımlılık yaratabilir bu duygunun olumlu ya da olumsuz seyretme kısmı tamamen bizim tavrımız ile alakalıdır.Bu yüzden bağlılık ile bağımlılığı ayırt etmek gerekir.

Çocuk bazı şeyleri anlamaya başlayınca ,kaygılanmaya da başlar.Çocuğun kaygıları regüle edilmezse bu bir kısır döngüye dönüşür.Örneğin:Herhangi bir sıkıntısı sebebiyle ağlayan bebeği sakinleştirmeye çalışan anne;çocuğu kucağındayken panik halde doktoru arar,o sırada telaşlanır başka bir şey dener,vücut dili ile kaygılı olduğunu bebeğe geçirir,bu sefer bebek daha çok ağlar ve bu durumda her iki taraf içinde çekilmez hale gelir..Zamanla anne " Bir tuvalete bile gidemedim!" diye yakınmaya başlar.İşte bu noktada aslında belirleyici olan bizim tutumlarımızdır.

Çocuk anne babasını gözünde kahraman addeder ve onların davranışları çocuğun davranışlarının şekillenmesinde ciddi rol oynar.Bu yüzden iyi ebeveynlik kaygıları minimize etmekten geçer.

Çocuğu terbiye etmek,kurallar belirlemek,bu kuralların uygulanışında onlara destek olmak bizlerin görevi.Çocuklar zaman zaman ebeveynlerini denerler ,parkta oynayan çocuklar düştüklerinde önce annelerine bakıp sonra ağlarlar,eğer siz sakin kalmayı başarırsanız çocuk ağlamaz ; ama "Vah vah ne oldu!" gibi kaygılı şekilde yaklaşırsanız çocuk daha çok panik olur.

Çocuklarımız için her zaman en iyisini istiyoruz fakat;beklentilerimiz ile onlara verdiğimiz sorumluluk arasında farklar var.Örneğin:14 yaşında gelmiş bir çocuğu farklı bir mekanda rahat edemez diye tuvalete siz götürüyorsunuz sonra bir yıl geçince yurt dışında okusun diye dış dünyaya açıyorsunuz.Çocuk zamanında elde edemediği öz güven ile ondan beklenen şeyi başarmaya çalışırsa bu başarısızlığı getiriyor ve kaygı artıyor.

Kaygılı çocuklarımız olmaması için kaygılarımız ile başa çıkmayı öğrenmemiz gerekiyor.Çocuklarımızı tek başına büyütmediğimiz için bu zaman zaman zor olsa da bunu başarısızlıklar karşısında onu anladığımı göstererek tolere edebiliriz.Bazı zamanda onların bizi kullanmamasına önem göstermeliyiz örneğin:3 yaşında gelmiş bir çocuk hala beze yapıyorsa bez yok diyerek bunu anlatmalıyız bez bağlarsak beze yapar..

Annelikte en önemli mevzu "ortalama anne" olmak.Hepimizin hataları var ben uzman olmama rağmen benim bile hatalarım var ama şunu unutmamalıyız kimse mükemmel değildir ve mükemmel annelik yoktur.

Şimdi gelelim esas konuya:

Eğitim sırasında bunları dinlediğimde aklıma ilk gelen soru şuydu ve soru cevap bölümünde sevgili Bengi hanıma hemen sordum.

Bu kadar çok şeyi yapmak zorunda olan,çocuğu doğru yetiştirmek konusunda neredeyse tüm görevleri üstlenmiş ya da üstlendirilmiş olan anne,nasıl evhamlı olmayacak.

Bengi hanım işte bu noktada bana ortalama annelikten bahsetti.Tamam ona da eyvallah elimizden geldiği kadar iyi anne olmak için çabalarken kendimizi sakin tutacağız ama bu nasıl olacak?

Misal bez yok dendi değil mi?Lina bezi gece uykusu ve kakası dışında bıraktı.Kakası gelince "Anne kakam geldi." diyor ve bezini takıyoruz.Bir kere denedim iki kere denedim çocuk bu sefer kakasını tutmaya ,tutunca ağrı çekmeye, yapamayınca kabız olmaya başladı vs şimdi çocuğa ne kadar bu şekilde bez yok diyebilirsiniz ki?Bunun barsak düğümlenmesine kadar yolu var.

Bu noktada Bengi hanıma bunları söyleseydim bana o zaman psikolojik olarak değerlendirmek gerekecek diyecekti,kaldı ki bunu yapıyorduk zaten ama çocuk istemiyor,bu net.Bu gibi bir olay yaşadığımız zaman ister istemez evham yaşadık ve aman çocuk yine kabızlıktan hastanelik olur,arabaya binmez vs diye ödümüz koptu.

Şimdi ben şunun ayrımının yapılmasını istiyorum.Hayatında genel anlamda onu evhama sürükleyecek bir sıkıntısı yokken yani ortalama olarak her şey olması gereken rutininde giderken,Amerika'da bir çocuk gripten ölünce ya kendisine de olursa diye vah vah yapan kişiyle;çocuğu erken doğmuş,yoğun bakımda kalmış,sürekli alerji sıkıntısı çekmiş,uyku apnesi sebebi ile küçücükken ameliyat olmuş,üzerine hemofili A şiddetli iştahsızlık eklenmiş,korkuları yüzünden aylarca arabaya binememiş,duyguları ile kendini yöneten ve bunun için terapi gören bir çocuğa sahip kişi evham bakımından aynı kefeye konulmamalı.

Ya da ağzına bir lokma sokacaksın diye dört döndüğün ama hem genetik bakımından hem de kendi seçiciliği açısından asla ve asla yemeyen bir çocukla yaşayan annenin evhamı;yemeğini löp löp yiyen hatta yerken yedi mi diye çocuğun tabağına bakmasına gerek bile kalmayan annenin ki ile aynı olabilir mi.?

Benim çocuğum 5 ay arabaya binmedi psikolojik tedavi gördük vs vs.. E şimdi ben her arabaya bindiğimizde ya da herhangi bir konu olduğunda hiç mi evham yapmayayım.


Yani demem o ki evhamlı olmamızda biraz yaşadıklarımızın etkisi yok mu ya da evham potansiyeli olan kişileri mi buluyor böyle negatif şeyler?


Not: Selpak'a zengin hediyeleri için ve minik fili için teşekkür ederiz kızım çok sevdi hala onunla uyuyor.