Son zamanlarda biz....

Başlarken şunu belirtmek istedim,bu yazı önceden yazılmıştı yaşadığımız ülke şartlarında öyle vicdanım sızlıyor ki kendi derdimi dert diye yazmaktan utanıyorum..Tüm dünya olarak huzur ve esenlik dolu bir zamana kavuşuruz inşallah çünkü;
Ölümden öte köy yok..Tek ona çare yok...Tüm çocuklar huzurlu olsun ve pek tabi ki kimse ölmesin,koca adamlarda ölmesin,çünkü onlar da -yaşları ne olursa olsun- bir ananın evladı..


Öncelikle arayan,soran,mesaj atan,whats dan yazan,mail atan kısacası merak eden tüm herkese sonsuz teşekkürler.

Bahtsız Bedevi karşınızda..


Lina'nın araç fobisini bilmeyen kalmadı.Malum 27.Nisan.2013 tarihinden beri bununla boğuşuyoruz.Bunun üzerine iki yaş sendromu onun yanına da tükenmiş anne krizleri eklenince değmeyin keyfimize.Bu aralar uzak kalışımız bu keyifli (!) zamanlarımız sebebi ile,aman yanlış anlaşılmasın tatile falan gittiğimizi sanan olmuş...Zinhar !!! Tatile gitmek ne kelime,biz ailece semt dışına çıkamıyoruz ahali...Arabada çocuk durmuyor deliriyorum falan diyeni yakarım.!!!

Dilimi eşek arısı sokması yetmez,dilim kopsaydı da  "Aman benim çocuğum çok sakin,kendi halinde 2 saat oynar,iştahsızlığı dışında beni zorlayan bir şeyi yok.Uyur mis gibi.Oyun kurmayı sever.Sürekli mutlu,sevecen bir çocuktur." demeseydim..O çocuk gitti içinden bir canavar çıktı.

Lina canavargil..

İşe gidiyorum,bir yandan da Lina'ya okul bulmaya çalışıyorum,tuvalet eğitimi tamamlanmamış diye önüme sıkıntılar çıkıyor.Benim beğendiklerim keseme uymuyor,uyanları pek beğenmiyorum.Asla ve asla frekansımızın tutmadığı ama istese canımı vereceğim annemle fikri boğuşmalarımız yetmiyormuş gibi eve gelip iki lokma huzur istemekten başka bir şey yapmadığım halde yok arkadaş olmuyor.İki lokma huzur bana haram.

Tahammülsüz,iğrenç bir hal almış,artık taşra köylüsünü kıskanır hale gelmişim.Keşke bir şey bilmesem de çocuk kendi halinde büyüse.Öğrendikçe yok efendim bunu dedik böyle mi anladı,yok bunu dedik acaba dediğimiz şeyler şunu etkiler mi?Böyle yaptık bak şimdi başka bir şeyi mi bozduk düşüncelerinin yanında pedagogun nasihatleri kafamda yankılanıyor.Aman sabır,yüksek ses yok,ısrar yok inatlaşma yok vs vs..Taşız ya biz! Çocuk iyi olsun da biz 80 kere çatlar hiçbir şey olmamış gibi yeniden eski halimizi alırız.

Akşam eve geliyorum.Hadi diyorum bütün gün evde dışarı çıkarayım "Anneciğim nereye gitmek istersin?" Marmoruma (Marmara Forum).Yorgunluktan ölecek halde olmak,sıkış tıkış tramvaya binip o yetmiyormuş gibi minibüste de ayakta yolculuk ederek eve gelmem çilemin sadece bir kısmı,olsun evlat mutlu olsun can feda..Yapacağım şey ne kadar basit değil mi? Koy arabasına,çıkın evden,nasıl olsa ev yakın tıngır mıngır gidersiniz.Yok öyle kolay değil o!Dedim ya Bahtsız Bedeviyim ben.

Odasına gidiyoruz bezini takıp üzerini değiştireceğim.Önce bez takma diye kendini yerden yere atıyor.Neyse diyorum takmayayım nasıl olsa gündüz evde bezsiz çişi gelince söyler başımızın çaresine bakarız.Tamam diyorum bezlemeyeceğim.Hadi gel üstünü giydireyim.Yeni yeni elbiseler almışım.Yok! İllaki dolapta en absürt iki kıyafeti kombinleyecek ve ısrarla onu giymek isteyecek.Tamam diyorum sakin ol Merve,çocuk bu kim bakar ki onun kıyafetine.Hadi gel anneciğim giyelim yok bir kolu giydirdiğim an kaçıyor üstü başı çıplak,kızım gel hadi Marmoruma gidiyoruz,yok!!Hadi evde bir tur kovalamaca,neyse yakalıyorum diğer kolu geçiriyorum ama yine kaçıyor.Tutturuyor saçımı toplama,terliğimi giymeyeceğim görüyor plastik botları takıyor kafayı ona."Onu gicem,botumu gicemmmm"..Tam kapıda ayağına botları giydireceğim bu sefer apartmana kaçıyor.Ya sabır! Onu yakalamaya çalışayım derken bebek arabası merdivenlerden yuvarlanıyor..Arabanın içinde Lina'nın suyunu koyduğum cam şişe kırılıyor tüm yedek kılık kıyafet su içinde..Tam küfür edecek raddeye geliyorum bir bakıyorum botlarla eve girmiş.Kızım o sokakta giyiliyor gel buraya diyene kadar komşunun oğlu arabayı yukarı çıkarıyor,yedekler değişiyor ve yola çıkıyoruz.Tabi ben su gibiyim.

Neyse güç bela Marmara foruma geliyoruz.Geziyoruz tozuyoruz,her şey gayet güzel..Hemen aman dilimi ısırayım,totomu kaşıyayım derken Lina aniden araban inmek istiyor."Kızım ben seni mi tutayım,arabanı mı?" derken kaçıyor.Mutlu,koşuyor eğleniyor,ama ben arabayı takip etmekten çocuğun peşine koşamıyorum.Kızım gel demeye kalmadan kaçıyor mağazanın birine,Yazarken bir kaç cümle ama orada peşine yetişmeye çalışmak vs öyle zor ki.Neyse ağlama zırlama eşliğinde çıkıyoruz avm'den..Evini yolunu tutuyoruz.Öyle böyle o gün bitiyor.

Ertesi gün eve geliyorum ki ateşi var.Ateş vücudun savunma mekanizması diye ilaç vermiyorum sağ olsun ig anneleri elimde ateş ölçer bana moral veriyorlar.Baktım ki ateş 39'u geçiyor ilacı veriyorum.Üşüme sıtma,had safhada.Ateşi her yükseldiğinde kucağıma alıp bende onunla birlikte suyun altına giriyorum.Çocuğumun kucağımda yalvarırcasına ağlaması "Anne yapma! Annemmm yapma,yoluur anne yapma!" demesi nasıl içimi eziyor anlatamam.Bana kalsa doktora götürürüm ama yok gidemiyoruz.Bebek arabasına biner de doktora giderse artık dışarıda çıkmaz kendini eve kapatır diye ödümüz kopuyor.Neyse ateşin yanında başka rahatsızlık olmadığı için evde kontrol altına almaya çalışıyoruz.Demek ki çocuğun bir gün önce sapıtması tamamen hastalıktanmış. İştah tamamen gidiyor ve sadece su içer hale geliyor.

Ertesi gün ateşi pek çıkmıyor.Bir sonraki gün işten gelince canı çok sıkıldı diye azıcık bahçeye çıkarayım diyorum.Çıkmaz olaymışız.O sırada ig'de biz iyiyiz diye fotoğraf paylaşıyorum ki tam o anda çok sevdiği kedi Lina fazlasıyla sıkıp sarmalayınca,dayanamıyor ve tırmalıyor.Öyle çok derin değil ama tırmalanan yerin her minik gözeneğinden kan geliyor.Hemen ig annelerine soruyorum ne yapmam lazım diye.Sağolsun tüm arkadaşlar yardımcı oluyor.Ortak kanı aşı yapılması yönünde...Maalesef kuduz olayını takip edebilmek adına aşı belli başlı hastanelerin kuduz merkezlerinde yapılıyor.Arabaya binmemiz gerek ama ne mümkün.Civardaki tüm özel hastaneleri arıyorum.Hepsi "En yakın Haseki ,aşıyı mutlaka olmanız gerekiyor,hatta birde kedi tırmalama hastalığı var,kuduz içinde,onun içinde aşı olacaksınız." diyor.İçime kurt düşüyor.

Eşimle sıkı sıkıya bir kavgaya giriyoruz ki biz Lina dışında pek fikir ayrılığı yaşamayız ve tartışmayız.-maaşallah- O diyor: Kedide kuduz olmaz,kediye köpekten geçer.2/1000 olan bir ihtimal için çocuğu perişan etmeyelim.Ben diyorum ki:1/10.000 bile olsa riski göz alabiliyor musun,kuduz bu çaresi olmayan bir hastalık.Diyor ki; Lina daha yeni yeni düzeliyor,zaten muhtemel araç korkusunun doktora en son gittiğimizde 5 kişi zapdederek kan aldırmamızdan sonra olduğunu düşünüyoruz,şimdi onu arabaya binmek için zorlarsak ve gideceğimiz yerde hastane olursa ömrü boyunca bir daha asla arabaya binmeyecek.Bazı doktorlar kediyi gözlemleyin dediler neden gözlemlemek,bu 8-10 günlük süre içinde beklemek varken çocuğu perişan etmeyi seçiyorsun?

Benim içim rahat etmiyor.Lina'ya anlatmaya çalışıyorum ama daha "Anneciğim arabaya binmemiz gerek bak kedi seni tırmaladı ya doktor amcan bir baksın ne dersin?" dememle kucağıma atlayıp çıldırasıya ağlaması ve "Anne yolur gitmeyelim,anne çok korkuyorum annemmmm yolur annem!" diyerek ağlaması ve kendinden geçmesi bir oluyor.Kucağımda pelteleşmiş,ağlamaktan sırılsıklam olmuş çocuk sızıp kalıyor,fırsat bu fırsat uyurken götürelim diyoruz ne mümkün uyanıp daha beter ağlamaya,yalvarmaya başlıyor.

Cehennemin dibi diyorum,halime küfür ediyorum.Kucağımda terden su gibi olmuş çocukla ben bir köşede ağlar,eşim bir köşede ağlar şekilde kalakalıyoruz."Yani bu çocuk beynini çok fena bir şekilde vursa acil doktora gitmesi gerekse ne olacak böyle mi kalacağız?" diyorum.Eşim hayatında ilk defa fazlasıyla cesaretli, "Yapma etme Merve! Biliyorsun gidersek çocuğu hepten kaybedeceğiz,psikolojisi asla düzelmez.Bunun için anestezi teklif edeceksin ama olmaz,yaptırmam,razı değilim." diyor.Elim kolum bağlı isyan etmenin eşiğine gelmiş bir şekilde "Ya rabbi ne gelirse senden gelir,sana tevekkel olduk,sen bize hakkımızda hayırlısını nasip et!" diyebiliyorum sadece..Bahçedeki kedilere hep bir şeyler ikram ederdim ama sağolsun üst komşumuz özel mama bile alıyor bana gerek kalmıyor.Yalnız ben işimi şansa bırakır mıyım.Kediye bir yağ bal ikram etmediğim kalıyor aman kaçmasın diye.Zaten minik yavru her gün bahçede mi diye kontrol ediyorum,gidip sevip sarmalıyorum."AmaN cici kedi kuduz falan olmayasın." diyorum.Delirmediysek artık delirmeyiz..Ben kediyle konuşuyorum kedi benden kaçıyor..E kime "Bak sakın buralardan ayrılma benim seni gözlemlemem lazım ondan sonra nereye gidersen kabulumdür ama bir 10 gün sabret!" deseler kaçar tabi...

Bir diğer gün ateş gittikçe artıyor.E bu seferde acaba zaten süre gelen hastalığından mı yoksa kediden bir şey mi kaptı diye kendimizi yeyip duruyoruz.Neyse artık dayanamayıp gece ilaç veriyorum.Tabi bu arada doktorumuzla görüşüyoruz "Çocuğun çişini getirin yeter anlarım ben tahlille." diyor.Yok oda olmuyor gündüz uykusu da dahil bezlenmeyen sadece dışarıda ve gece bezlenen çocuk inat ediyor çişi lazımlığa yapmıyor e zaten idrar poşeti ile imtihanımız da hiç başarılı olamadık biz.Ne yapalım kadere boyun eğiyoruz.

Bu arada asla bahsetmek dahi istemediğim canımı verecek kadar sevdiğim ve benim bir dediğimi iki etmeyen,gecenin köründe bir lafımla tatlı almaya giden,canım istedi diye kurabiyeler yapan,elinde ne varsa bana harcayan,gel dediğimde gelen git dediğimde giden ama şu çocuk bakma mevzusunda artık görmesem dahi iyi dedirtip bu şehirden defolup gitmeyi düşündüğümüz ama bir aksilik sebebi ile yapamadığımız anne-kız didişmelerimiz.Gerçekten en son noktada herkesten uzak bir yere gitsek ve kimseyle görüşmesek mi dediğimiz durumlar oldu.Duyanda annem çocuğu dövüyor falan sanır ama yok öyle şeyler anlatsam incir çekirdeğini doldurmayacak ama tahammül azaldığı için biriktikçe sıyırma noktasına getiren şeyler.

Daha durun,dahası var.

Tam bu mevzu geçti diyoruz,uyku terörü çıkıyor;ne beter ne iğrenç bir şey,çocuk yatağından aldığım an yere inmek isteyip çıldırmış gibi salona koşuyor ve masanın altında sanki cin çarpmış gibi ağlıyor hemde saatlerce susmuyor.Yakın zamanda bir kez daha olmuştu ama bu sefer üst üste gelmesi bizi iyice dibe çekiyor.

Neyse odur budur derken komşuda başlayan tadilat nedeni ile,Lina daha o yeri güm güm delen alet -adı ne ise- çalışmaya başladığı an korkudan ödü patlar derecede çığlık kıyamet ağlamaya başlıyor ve ben üzerimde pijama kendim sokakta kucağımda Lina,elimde ıslak mendille buluyorum.Dakikalarca ağlıyor ve biz eve giremiyoruz.Terlediği için sokakta rüzgar çarpıyor çaresizliğimin içinde önce küfürlerim sonra tövbelerim birbirine giriyor.Bu sefer gürültüden korktu ya "Anne ben yeni evimize girmeyeceğim!"  yada eve güç bela kandırarak soktuysak evden asla çıkmak istememeler başlıyor.Apartmana adımı attığı an gürültü var diye kendinden geçmeler vs.

Ya sabır...İnanın eşimle delirme doktasına geldik.Ya 3,5 ay önce ne oldu da bu çocuk birden tuhaflaştı.İnanın devamlı huzurlu mutlu bir çocuktu Lina,benim annemle bağıra böğüre ettiğim kavgalar ve durmadan doktora gidişimiz çocuğun durmadan 5 kişi üzerine çullanarak verdiği kanlar vs vs.. bu hale geldik.









En sonunda başa çıkamadık.Ağladık zırladık olmadı.Artık neredeyse isyan edecektim.Vallahi zerre kadar imanım olmasa isyan edecektim.Öğle ağım şahım güzel,zengin vs değiliz ama nazardan mı oluyor tüm bunlar diye kendimi yedim herkese ve her şeye küstüm özellikle kızıma olanlar ve annemle yaşadıklarım öyle yordu ki beni içime kapandım.Ban kriz anlarında böyle olur içme kapanırım,biraz izole yaşamak ve rahatlamak isterim.

O dönemde kimseyle konuşmak,bir şey paylaşmak istemedim çünkü insanlar biraz uzaklaşsanız dese,bir yere gidemiyoruz.Yardım alın dese,zaten alıyoruz.Onu yapın bunu yapın dese hepsini zaten hepsini yapıyoruz ve bazı zamanlar sizi merak ettiğinden değil olanları merak ettiğinden soran insanlar olduğunu bilmek insanı daha da içine kapanık hale getiriyor.

Herkese ayrı dert anlat,herkesin vereceği fikri ayrı ayrı dinle inanın yapacak takatim yoktu.Her anlatmaya başladığımda ağlıyordum.Hatta insanların ya bunların içinde kim bilir ne halt dönüyor çocuk böyle oldu bak iyi değil bunların durumu demesinden korktuğum için uzak kalmayı tercih ettim.

Birde herkesin hayatını yaşama ve kendini ifade etme şekli başka.Kimi yaşadıklarını olduğu gibi anlatmayı sever,kimi sadece mutluluktan beslenir kimi hep hüzünlüdür.Ben neysem o olanlardanım yani içimde fırtınalar koparken çiçek böcek resmi paylaşamayacağım gibi milletin paylaştıklarına da bakamam.Kimseye zararım olmasın içime döneyim derim.

İşte tam da bu noktada bayram geldi çattı.Eşimin ailesi Yalova'da ziyaret için Lina'yı uyuttuk çıktık yola. Planımız o uyanmadan dönmekti,hemen hemen öyle oldu.Suratlarımızdan sıkıntılı halimizi anlayıp sordular,gerek ben gerek eşim daha fazla kendimizi tutamadık,döküldük.Büyük görümcem hiç kıyamaz -ki süreci yakından takip ediyor ve yaşadıklarımızda destek olmaya çalışıyordu- ağlamaya başladı küçük görümcem de aynı şekilde hepsi çok üzüldüler.Uzaklığa isyan ettiler ve hemen bize moral vermeye ve ne yaparız,nasıl yaparız,hep birlikte bu çukurdan nasıl çıkarız diye düşünmeye başladılar..

Sonrasında kendimize bir yol çizdik,ailecek huzurumuza yeniden kavuşmak için çeşitli planlar yaptık.Nasıl toparlandık ne durumdayız onuda yazacağım ama son olarak söylemek istediğim bir şey var ki bir soğan kırar yersin huzurun olsun yeter,evde huzur çok önemli kaldı ki huzuru kaçan evlat ise daha da önemli,ne diyeyim..Şükürler olsun ki -maaşallah- eşim benim yanımda onun varlığı bir saniye eksik olmasın hayatımdan..Ve şükürler olsun ki ailesi -maaşallah-her halimizle bize destek.Bu arada kendi ailem babam ve ağabeylerim ve ne kadar elinde olmadan beni üzse ve ne kadar onu üzdüğüm için cehennemin dibini boylayacak olsam da sevgili annem,iyi ki varlar.

Ve pek tabi ki bazılarınız ile yüze yüze görüşmesem de sizlerde iyi ki varsınız..Sanal dostlarım..

He bakıp iç geçirip ohh iyi olmuş diyen kem gözle bakıp mutluluğuma üzülen bir kişi var ve şayet bu satırları okuyorsa ben değil ama Allah görüyor bebeğim..Son gülen iyi güler...

Bunların hepsini bizde yaşadık,ne var ki bunlarda diyebilirsiniz ama inanın üst üste gelince insanın sinirleri bozuluyor.Kaldı ki insan etrafında ve dünyada yaşananları görünce hem deli gibi kahroluyor hemde benim derdim ne ki diyor..