Eşi Bahadır gülmeye başladı,eşime dönerek "Selçuk hazır ol kabarık kredi kartı ekstrelerine." dedi.Biz iki alakasız anlamadık tabi olayı.Meğer bizim çılgın blog okuyucusu Merve ara tara bulmuş bu siteyi daha sonrada Rüzgarlı Günler ve Geceler bloğunun yazarı sevgili Görkem gitti diyede heh tamam kesin güzeldir notu vermiş başlamış sipariş vermeye..
Eee güzelse bizde verelim dedim ki,havasını attı,yani öyle herkes sipariş veremezmiş İpek Hanım'ın çiftliğinden çok yoruluyorlarmış yetişemiyorlarmış,sınırlı sayıda alıcı tanımlıymış ama ben istersem onun siparişi sırasında sipariş verebilirmişim.
Vayyy be dedim içimden neymiş bu İpek Hanım.
Heyecanla anlatmaya başaldı.(Kollarını sıvayarak) "Bak şimdi Merve,harika sütü var sapsarı bir gör iki parmak kaymak çıkıyor,Ben İnci'ye hep oradan süt alıyorum,içeceğini ayırıyorum,kalanıyla annem termosta yoğurt yapıyor.Onu da bir blogta gördüm termosta mayalıyorlarmış harika oluyor inan bana."
Araya Bahadır girer, "Sadece süt mü alıyor,geçen gün 200 TL'lik alışveriş yaptı.Evin kerevizini bile oradan alıyoruz.Bir kereviz geldi kendisi bir lokma 1 metre sapı var"
Merve araya girer, "Ama öyle deme aşkım vallahi bak bir incele harika mis gibi kokuyor herşeyi."
Konu günlük konuşmalara döner,öyledir böyledir derken çocuklara gelir malum ikiside öksürüyor.Merve hemen yapıştırır çareyi," Bak bu İpek Hanım'ın çiftliğinde öksürük pekmezi varmış mutlaka almalıymışız kesin çocukların öksürüğüne iyi gelirmiş.Hele bir yumurtası varmış aman Allah'ım süper ötesi organikmiş.İnci rafadan yemeye bayılıyormuş. (Benim iç sesim:Sanki İnci'ye organik olmayan versek yemeyecek.)
Bahadır ne yapsın Merve'nin bu organik muhabbetine çok anlam veremesede,vardır bir bildiği diyerek saygıyla yaklaşır,kabarık ekstreleri öder.Sevgili Merve'de bu konuda çok düşüncelidir.Geçenlerde kendinden ve sevgili İnci'nin organik yeme düsturundan ödün vererek 149 TL'lik alışveriş yapmıştır.İçindende "150 olsa fazla gibi duracaktı,Allah'tan bir yumurta kırıldıda fatura 149'a düştü." diye geçirmeden edemez.Bunu anlatırkende notun dibine vurur.Bak burası çok önemli Merve,İpek Hanım kırılan bozulan şeylerin ücretini asla almıyor,ödemeyi istediğin zaman yapıyorsun öyle alırken ödeme yap vs. zorunluluk yok.
Sonra,nereye gitsek burdan sonra ne yapsak diye düşürkeeeennn..
Merve yine başlar,"Bak şimdi bir keçiboynuzu pekmezi tozu var." (Burada dikkat sevgili okuyucu Ke-çi-boy-nu-zu-pek-me-zi-tooo-zuuu..(!?) Keçi boynuzu pekmezi değil.) Harika tadı var,ben sulandırıp İnci'ye içiriyorum,severek içiyor.Hem sütten 15 kat daha kalsiyum ihtiva ediyormuş..Biz kahkahalardan kopuyoruz,Bahadır garibim artık olayı kanıksamış,oda kendini verdi gülmeye,Selçuk şaşkın içinden geçiriyor,acaba "Merve'de almaya başlar mı? Eyvah (!)"
Böyle böyle derken benide etkiledi bende almaya karar verdim ve oradan kalktık..Demek ki neymiş iyi satıcı kazanmak çok önemliymiş
İpek Hanımın çiftliği gerçekten mucizevi bir yer,sanal olarak gezmek,Sevgili Pınar'ın hikayesini okumak istiyorsanız, o kendinden bahsetmeye böyle başlamış.
1997... İstanbul hiç olmadığı kadar kalabalık, hiç olmadığı kadar gürültülü, hiç olmadığı kadar boğucu...
Egzoz dumanı bacalardan püsküren kuruma karışmış, insanlar on kilometrelik yolları üç bucuk saatte gitmeye başlamış, çocuklar ağaç görmek icin Yıldız Parkı’na, ördek görmek için Darıca’ya gidiyor...Bir şeyler yanlış gidiyordu ve bunu o yıllarda anlamış olmak en büyük şansımdı.İhtiyacım olan ne ardı ardına açılan alış - veriş merkezleri, ne de Beyoğlu’nun gürültülü gece hayatıydı. Büyükdere Caddesi, gözümde bir korku filmi setinden farksızdı artık.Kaçmak lazımdı. Arkadaşlarıma bahsedip durduğum “şöyle sakin bir yerlere gitme, bir taş ev yaptırma, kendi bahçemde bir şeyler yetiştirme, bir sürü hayvan alıp onlarla zaman geçirme” planını gerçeğe çevirmek..
Kaçmak..! ...ama nereye?
Ben denemeden tavsiye etmem dostlar Merve siparişimi verdi bozulmasın diye Pınar Hanım'ın değerli çalışanı artık adı her kimse,sarmış sarmalamış buz gibi geldi sütüm,haklarını helal etsinler.Sap sarıydı şişenden bile belli oluyordu sütün doğallığı sonra bir güzel yoğurt oldu.Tesadüflerle başlayan ama bir emek yuvasına dönen doğallı insanın içine işleyen bir yer bu çiftlik mutlaka deneyin....
Notun Dibi:Az önce aradım,bloğa seni yazıyorum okursun akşam demek için:Merve Hanım İpek Hanım'ın çiftliğinden yer elması almış onunla yemek yapmış Bahadır'ı aramış yer elması var akşama diye zavallı adamcağız...Dedim Bahadır'a bu kadar yüklenme en sonunda "Saçın boya,gözün boya deyip,hatun madem bu organik bu kadar matah birşey sen organik değilsin seni boşayayımda gör." diyecek sende ettiğinle kalacaksın
Notun dibi lafını bir blogda okumuştum çaldım hakkın helal et blogcu kardeş.......
hahahaa çok hoş yaaa.yanlız merveden çok iyi pazarlamacı olurmuş bravo vallahi beni bile etkiledi:)))yoğurtta hakikaten harika görünüyor ama bunları yiyecek iştahlı bir minnoş yok ki bizim evde ve de sizde de yok sanırım canım:)))
YanıtlaSilEda sorma şu zamana kadar sadece 1 kase yedi,e malum bu katkısız ekşiyecek bende yayla çorbası yapacağım inatla yesin diye..
SilAyrıca kesinlikle Merve'de iyi pazarlamacı olur bir şeye insansın yeter..
Bahadırla beraber okuduk canım çok güldük kendisi doğal beslenme konusunda baya ilerleme kaydetti. Körle yatan şaşı kalkar :)) Yer elmasıda harika oldu bu arada.İnci sevmedi ama Bahadır pek severek yedi :) Keçiboynuzu tozu sütün tam 3 katı kalsiyum içeriyor, çocukların kahvaltısına eklemeye devam :)) Yoğurdunda harika olmuş canım bol kaymaklı mis gibi. Çocuklarımız ne kadar doğal beslense o kadar iyi, ne de olsa onlar için çalışıyoruz. İpek hanımın çiftliği iyi ki var, evimize sağlıklı yiyecekler gelebiliyor bu sayede.
YanıtlaSilVallahi adamıda kendine benzettin iyi mi.
SilKeyifle okumanıza sevindim sen banyodayken Bahadırla konuştuk kahkahalarından belliydi keyif aldığı.
ay sorry pekmez 3 kat mıymış :))
Aynen iyiki böyle el değmemiş yerler var
yogurt harika gorynuyor.yazi cok guzeldi zevkle okudum...
YanıtlaSilTeşekkür ederim Demet Özgül gerçekten harikaydı..
SilBu kadar sarı süt görmemiştim uzun zamandır :) çok güzel görünüyor.. Bu aralar oğluma yaptığım yoğurtlar bir tutuyor bir tutmuyor, şu termos fikri hoşuma gitti deniycem :) Keçiboynuzu tozunu aktardan almıştım ben de kullanıyorum, çok faydalı olduğunu okumuştum..
YanıtlaSilPınar hanımın sitesini de bir inceleyeyim, doğal hayata özlemimiz iyice arttı gerçekten..
Canım ben termosta yapmadım ama değişik bir yöntem denedim yazacağım bir sonraki yazımda..
Silherşey doğal ne kadar güzel...
YanıtlaSilPınar Hanım Derki
YanıtlaSilne kadar tatlı yazmışsınız :) gülümseyerek okudum ,bayıldım :) çok çok teşekkür ederim ..
ufak bir ricam var ama ..ipekhanımınçiftliği yazarlarsa google da aramalarda dolandırıcı bir siteye çatıyorlar ..ağır cezada dolandırıcılık davası açtığımız 2 genç çocuk ..aydından emlakçılık yapan birileri ..bu ismi ben boş bıraktığım için yakalamışlar .yıllardır dolandırıyorlar ..
ipek hanım çiftliği
www.ipekhanim.com olarak yazarsanız sevinirim ...
www.ipekhanim.com.tr yi de bunlara kaptırmışız iyi mi ?
Gıda sektörü yıllardır mutfaklarınıza, mutfaklarımıza allayıp pullayıp soktu yenilemeyecek ürünleri. Üç kuruş değeri olmayan margarinlerin kalp sağlığına iyi geliyor diye satılması mı dersiniz, daha geç yanıyor diye var oluşunu bile laboratuarlara borçlu olan kanola yağını önerenleri mi istersiniz... ''Yok bu daha bilmem ne değeri içeriyor'' diye fındık yağı falan önerildi, işlendi beyinlere... Sonra baktılar ki bu işin ciddiyetini gören, önemseyen tüm doktorlar, tüm bilim insanları zeytinyağı ve tereyağı öneriyor. Hoop... Bunu da kullandılar. Zeytinyağlı margarin??? Doğal Tereyağı..? Yeni dönemin reklam yıldızları bunlar.
E peki önceki tereyağı neydi? Endüstriyel bir karışım mı? Madem öyle idi, şimdiki ''Doğal Tereyağı''ndan nasıl emin olacağız?
Çok sevdiğim bir laftır, ''Katili affedersen bir gün gelir, yine seni öldürür.'' derler. Durum aynen bu...
Lezzetini bol domatesten alan köy salçaları girdi market raflarına şimdi. Az domateslisi de olabiliyordu yani bugüne kadar? Bunca yıl yediğimiz neydi o halde? Bol katkılı olabilir mi..? Peki ya şimdiki..?
Armut Domates denen bir tür var. Görünce bile tüylerimi diken diken eden endüstriyel bir cins... Sanayi Salçalık Domates diye de biliniyor. CFF KK1 ZR gibi fütüristik isimlerle satılan tohumlardan yetişiyor. Hem de ne yetişme... Neredeyse bedava denilecek bir maliyetle ürebilirsiniz. Bedavanın biraz fazlasına da kasa kasa satabilirsiniz endüstriye. Çekirdek ile hiç uğraşmadan, tatlımsı bir salça üretiliyor bununla. Yayla domatesinde 11 kilo'dan 1 kilo. salça üretilebilirken bu tuhaf cinste oran 5,5 - 6 kilo'dan 1'e kadar yükseliyor. ''İçine biraz katkı eklemekten de kimseye zarar gelmez'' diye düşünülüyor üretimi esnasında.
Geçtiğimiz yaz boyunca, bir yandan siz gerçek domatesler alıp salça yaptınız evde, bir yandan biz yaptık pembe, kırmızı, karışık yayla domatesleri ile... Maliyetleri ben zaten biliyorum da, siz de gördünüz az çok dürüst bir salçanın neye mal olduğunu... Yüksek... Değil mi? :)
Yıllardır bir fiyat konusu sürer gider. Hem kendi aramızda tartışırız, hem sizinle yazışırız... ''Fiyatlar çok yüksek değil mi?'' Değil. Fiyatlar yüksek değil. Maliyetlere yakın çoğu kez. Hatta yakını falan bırakın, maliyetlerin altında kaldığı bile oluyor bazen.
''Acıbadem Kurabiyesi listeden neden çıktı?'' diye merak ediyorsanız sebebi budur. 6-7 ay kadar yaptık. Gayet yüksek bir fiyat ile listeye koyduğumuz halde, o fiyata bile mal edemedik. Tereyağı, köy yumurtası, yerli badem derken kurtarmadı. ''Bizde mi var bir beceriksizlik?'' dedik, moralimiz bozuldu. Araştırdık, pasta şeflerine sorduk. En meşhur pastanelerde satılanlarda bile fındık tozu, acıbadem aroması, glikoz, nişasta kullanıldığını öğrendik. Bu malzemeler ile bakınca evet, gayet mantıklı... Ne var ki bize uymaz, mecburen çıkarttık listeden.
YanıtlaSilBelki çok karlı üretim yöntemleri seçmedik ama ne yaptı isek, ne yetiştirdi isek eşsiz oldu. Bunun gururu da bana yetti. İpek Hanım Çiftliği'ne gösterilen ilgi herkesin dikkatini çekti. Çiftlik, senelerdir yükselen bir trend oldu. Olumlu yanları oldu, olumsuz yanları oldu. Bölgede ürünlerini pazarlamaya çalışanlar ''İpek Hanım Çiftliği bizden mal alıyor'' hayali ile pazarlama işlerine girişti. İstanbul'un pazarlarında ''İpek Hanım Çiftliği Domatesleri Burada'' diye bağıran sahtekar pazarcılar türedi. Kurtuluş'taki dolandırıcı bir kasap ''İpek Hanım Çiftliği Yumurtası Geldi'' afişi astı. Yetmedi, çakmalarımız ortaya çıktı. O kadar çok çakmam çıktı ki Lady Gaga gibi hissettim kendimi. Zırt Çiftliği, Zurt Çiftliği, Nazilli Bilmemnesi... diye durmaksızın türeyenler bir yana; İpek Hanım Çiftliği markasını doğrudan, birebir kullanan bir çakmamız bile oldu. Sosyal medyada, fısıltılarda bizi o kadar üzdü, o kadar yaraladı ki hukuki girişim başlatmak zorunda kaldık. Yeni sayılabilecek Bilişim Hukuku alanında adaletin yavaş işlemesi nedeniyle yapabileceklerimiz sınırlı kaldı. Ne mutlu ki müşterilerimden sevgili Avukat Aksu Dağcı Teke'nin cidden olağanüstü gayreti sayesinde Aydın Ağır Ceza Mahkemesi davanın açılmasına karar verdi nihayet. 20.12.2012 tarihinde, Nazilli 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, 2012/967 sayılı dosyaya istinaden bu pek uyanık taklitçilerimiz sanık sıfatı ile yargılanacaklar. Ben sonucu yazarım yine elbette de... Siz ne olur uyanık olun bu ve buna benzer çakmalarımıza karşı. :)
canım keske herseyııı kendımız yapabılsek cok ısterdım , kuzum ıcın herseyı kendım yapmaya calışıyorum ama nereye kadar.... senınde ellerıne saglık...veeeee cekılısımeee beklıyorummmm...
YanıtlaSilhttp://www.kelebegingozunden.com/2013/01/hediyeeee-varrrrrrrr.html
Teşkkür ederim şekerim
Silyoğurt harika görünüyor
YanıtlaSilTeşkkürler Mavi anne
Silgıda meselesi şakaya gelmez çok ciddi ve maalesef çok zor bir konu...
YanıtlaSilartık yiyeceklerin doğalını, gerçeğini bulmak çok zor.
Ben de İpek Hanım'ın Çitliği'nden alışveriş yapıyoruk çok sık olmasa da.
Ayrıca gıda meselesi ile ilgili yazdığım birkaç yazı var, bakmak isterseniz...
http://mineoskay.blogspot.com/2012/11/guvenilir-gda-meselesi.html
http://mineoskay.blogspot.com/2013/01/guvenilir-gda-meselesi-ve-aoc.html
(bu arada aynı yorumu iki kez yazmış olabilirim, yayınlarken birşeyler oldu)