Onu herkes ÇAÇARON BLOG OLARAK TANIDI AMA ARTIK İSMİ DEĞİŞTİ .......ŞİMDİ Tontirikler ve Mor Cafe  OLMAK ÜZERE 2 BLOGDA SİZLERLE

Herkese Merhaba; 

32 yaşında bir çocuk annesi,bir bebek hamilesi evinin hanımı,mutfağının aşçısı,çocuklarının annesi bir kadından herkese kocaman bir merhaba..
Kamu yönetimi mezunu bir ev hanımıyım:Çalışmamak hem şartların getirisi biraz da kendi tercihimdi.Yine de halimden ve dünyamdan memnunum.Kendi ufak dünyamda büyük ve yeni hayaller türeten,boş durmayı sevmeyen biriyim.




Blog dünyası ile tanışmam Oktay Usta sayesinde oldu desem ;ne dersiniz? Bundan 7 sene önce yine böyle karnım burnumdayken yemek sitelerini dolaşırdım her gün.Ve sonunda Oktay Usta'nın blogcudaki sitesini keşfettim.Sonra fark ettim ki ,bu blog denen şeyi herkes yapabilirmiş,ücretsizmiş,koskaca Oktay Usta bile onu kullanmış ,ben neden yapmayayım dedim.İlk zamanlar ne yazacağımı bilmez durumda diğer blogları okumakla yetindim.Daha sonra bebeğim doğdu.İlk yazımı kızım 8 aylıkken yazmışım ve hala bloğumda durur.


Kızımın her anı,yürüyüşü,ilk dişi,hastalıkları,sütten kesilmesi,her şeyini saniye saniye kaydetmişim bu dijital günlüğüme.

7 yıl içinde hobilerim gelişmiş blog dünyası ile.Elime tığ almamışken bir de baktım ki çeşit çeşit örgü örer olmuşum.Mutfakta da azımsanmayacak derecedeki çabalarım ikinci bir blog açmaya itti beni.Ve şu anda Tontirikler ve Mor Cafe  olmak üzere 2 bloğum mevcut.Bu dünya öyle derin ki,içine daldıkça öğrendiklerin çoğalıyor.Öğrendikçe yapmak istediklerin.







O zamanlar 10 aylık olan kızım şu an 7 yaşında,birinci sınıf öğrencisi ve hatta abla olmak üzere..
Şu aralar ikinci bir heyecanı daha yaşıyor yüreğim.İçimde ufak bir can büyüyor.Yaşadığım her gün için ,güzel kızım için,ailem ,eşim için Allah'ıma binlerce şükürler olsun.
Yeni başlangıçlarımızla ve devam eden hayat serüvenimizle,çoğalmasını beklediğimiz çekirdek ailemizle biz hep burdayız,sizleri de bekleriz






Neyran'ın çok yönlü dünyasına sizde dalmak isterseniz blog isimleri üzerine bir tık lütfen.Bu blogda herşey var,evlada dair el işlerine diar,mutfağa dair,okula-eğitime dair hatta yeni bir bebeğin oluşuma dair...

Neyrancığım katkılarından dolayı teşekkür ederim sevgiler....




Hepinize merhaba,


Blog yazmak hepimizin sevdiği bir uğraş.Bazılarımız hobilerimiz için bazılarımız çocuğu için,bazılarımız da sadece içindekileri dökmek için yazıyor. 

Sen de “Her konuda yazarım;ama en çok ‘Anne Çocuk ‘ konusunda yazıyorum.” diyorsan aramıza katıl.Bal Yanağın Hikayesi “Anne-Çocuk bloglarını bir arada topluyor.

Sen de bu konuda röportaj yapmak ve bloğunda bu oluşumu duyurmak istersen yapman gereken bu yazıya “katılmak istiyorum” diye yorum bırakmak.         
Katılmayı kabul edince sana sorular gönderiyorum sen de sorulara cevap verip bir kaç görselle birlikte           bana geri gönderiyorsun.

         
Sonrasında sen bloğunda "Anne ve Çocuk Blogları" bir arada adlı bir yazı  yazıyorsun.Bu oluşumu                 duyuruyorsun.balyanaginhikayesi.com'da da senin röportajını yayınlıyor.

       
 Aynı zamanda balyanağınhikayesi.com'da bulunan logo sayesinde anneler, anne çocuk bloglarının                  yazılarını bir arada okuma fırsatı buluyor ve seni tanımış oluyorlar.




Anacım bizim neyimize organik süt,organik yumurta.Malum hem süt ve süt ürünlerine hemde yumurta ve yumurta içeren gıdalara alerjimiz mevcut.Çocuğum zaten bu sebepten 2 yaşına kadar ağzına inek sütü sürmedi.Hatta ameliyat bile oldu..Bende hazır bu alerji mevzusu ortadan kalktı kuzum mamadan kurtulacak diye sevdindim.Önce mamamızın içine %10 artırarak gitmek suretiyle süt kattım sonra direk süte geçtim.Baktım azıcık döküntü oldu yarı mama yarı süt şeklinde devam ettik.

Yaklaşık bir ay önce Lina banyoda düşmesinin akabinde sırtım ağrıyor dedikçe bilenleriniz vardır doktor doktor gezdik.Bu arada alerji doktorunada uğradık.Doktor amcamız bize alerji  bitmiş sütte vermişsiniz  birşey olmadıysa bu iş tamamdır demişti.Ben, "Azıcık döküntüler oluyor." dediysemde,doktorumuz "İnek sütü alerjisi öyle azıcık döküntü yapmaz,yaptım mı tam yapar,bu sadece hassasiyet alerjimiz geçmiş." dedi.

Bizde bu sevinçle hemen organik süt ve yumurtamızın siperişini verdik,gelen mis gibi yumurta mis gibi süt bize eziyet oldu desem yeridir.Lina belirli bir süre sonra nasıl fena oldu anlatamam.Sırtında öyle döktüler oldu ki teni görünmüyordu.Meğer sabimin "Anne belim acıyor." dediği şey sırtındaki kaşıntıymış.

Biz şimdi tekrar alerji ilacı kullanmaya ve gıda rejimi uygulamaya başladık.Yumurta ve türevleri,süt ve türevleri yok.E peki ne yiyecek bu çocuk..Sebze sebze bööö geldi zaten..

Meğersem o minik döküntüler fırtına öncesi sessizlikmiş.Kuzum kaışınıp duruyormuşta haberim yokmuş.Bende nasıl seviniyorum süt içebilecek diye.

Gerçi doktorlarımızın (3 adet) hem fikir olduğu bir konu var yoğurt yiyorsa süt vermene gerek yok.Hatta verme bile.Ama yoğurtta yasak.

Biz tekrar hortlayan alerjimizle şimdilik hiçbirine el uzatamıyoruz ama yakında bu illetten kurtulmak dileğiyle..






Doğuma içimde unutulan 7,5 cm lik bir kitleyle girmiştim,hemde tümörümden kalan bir parça mı yoksa yeni üreyen bir tümör mü olduğu bilinemiyordu.Lina doğduktan sonra ameliyatım devam edecek içimden o kitle temizlecek ve patoloji yapılacaktı sonuç kötü olursada rahmim alınacaktı.Ama her anne gibi benimde en önemsediğim konu kızımın sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi ve onu emizirebilmekti.Doğuma girerken sütüm gelmeye başlamıştı bile.Sanırım miyadından 3,5 hafta erken olmasına rağmen doğurmak üzere olmamın bunda etkisi büyüktü.

Sonra ameliyat bitti,tömörüm için ameliyatta yapılan patoloji değilde genel patoloji sonucunu bekleme kararı alındı ve ben yaklaşık 2,5 saat süren operasyondan çıktım.Lina beni beklerken çok acıkmıştı çünkü "Aman sakın mama vermeyin,ben kızımı emzireceğim." diye seksen kere tembihlemiştim herkese.

Sonra ilk kavuşma oldu,saat zaman mekan herşey anlamını yitirdi ve herşey ama herşey etrafımızda dönmeye başladı.Ağlayacağım sanmıştım ama ben aldığım ağır narkozun etkisiyle suratım ölü gibi kaşlarım çatık kendimden hiç bu kadar emin olmadığım bir halde Lina'ya bakıyor acaba başarabilecek mi,emebilecek mi diye hayıflanıyordum.

Sonra,

Hemşire hanım bakar mısınız? Bebeğim meme emerken hırıldıyor,zor nefes alıyor bu normal mi?
Merve hanım bebek erken doğdu biraz güçsüz sürekli ememeyebilir,ona biraz zaman tanıyalım,ara ara emer,ara ara uyur.
....
....
.....
Dilek abla bu çocuk çok hırlıyor,çok zorlanıyor emerken..
Merve telaş yapma,daha küçük sürekli ememez.
....
....
....
Hemşireyi çağrırın!!!
Hemşire hanım,kızım ememiyor ve çok zor nefes alıyor bir bakar mısınız?
....
....
....
Gidiş o gidiş..Lina 11 gün boyunca bir daha hiç kucağıma verilmedi.........

Sonra yoğun bakımda onu bir dakika görebilmek için o acıyan dikişlerimle gittiğim Bakırköy-Göztepe  yolları.

Yoğun bakım doktorumuz "Merve Hanım süt getirmeniz lazım Lina artık normal beslenmeye geçecek ve sizin sütünüz antibiyotik niyetine ona ilaç gibi gelecek.Lütfen üç saatte bir sütünüzü sağın bize bol bol süt getirmeniz gerekiyor."

Nerdeeeeee...Doktorumuzun dediği gibi sütümü sağıyordum ama her sağdığımda toplamda  30 cc süt anca geliyordu diğer anneler poşet dolusu süt getiriken benim poşetlerim neredeyse ziyan oluyordu.Sonra her türlü şeyi yedim,içtim.Süt olsun diye yapmadığım şey yoktu.Veee şunu anladım ki süt meselesinin özü su içmekten geçiyor.

Zaman hızla geçti ve sonunda beklenen gün geldi..Hastaneden gelen telefonla havalara uçtuk.

Dırrrr Dırrrr...
Merve hanım,Sevde Lina bugün taburcu olabilir,kıyafet açısından hazırlıklı gelin diye aradık,ayrıca size emzirme eğitimi vereceğiz eğer bebek emmeyi başarabilirse taburcu olacak.

Hastanede herşey yolunda gitmişti,Lina'yı aldığımız 11.12.2010 tarihinde saat 16:00 civarı sudan çıkmış balık gibiydim.Eve geldik ve ben kızımla başbaşaydım.

Memeyi kapamayan,adam gibi ememeyen bir bebek ve acıdan kıvranan bir anne karşılıklı ağladık durduk.Sevgili kayınvaldemin sırtımdan ter sildiği zamanları hatırlıyorumda o kadar acı çekmiştim ki bu acı ancak annelik içgüdüsüyle dayanabilecek türdendi.Sonra Lina sütümle doymadı,her mamaya başlama serüveninde olduğu gibi bizimde sarılığımız arttı ve mama takviyesine başladık.

Bu dönemde yaşadığım emzirme acıları tavan yapmış ve arayışa geçmiştim,öyle lansinoh kremler,ayva çekirdeği jelleri ve lanolin içeren tüm şeyler işe yaramamış ve sonunda ben göğüs kalkanı denen hadiseyle tanışmıştım.Tanışmak ki ne tanışmak..Sanırım emzirirken 1 yıl boyunca acı çeken ve bir yıl göğüs kalkanı ile yatıp kalkmak zorunda kalan tek anne benimdir.




Velhasıl bizim emzirme sürecimiz önce emzir,doymazsa mama takviyesi yap şeklinde devam etti,beşbuçuk aylıkken ek gıdaya geçtik ve  30.12.2012 tarihine kadar azalarak devam etti.

Ben bu kadar cefa çekmişken,Lina memeyi bırakacağı zaman ona nasıl derdim artık meme tü kaka oldu diye .Nasıl tadını bozmak için  kötü şeyler sürerdim.Nasıl kötülerdim aramızdaki en doğal ve bir o kadar bağlayıcı hadiseyi.

Memeyi bırakma sürecimiz beklediğim gibi olgunlukla geçti,geçmeseydide asla meme kötü demeyecektim,limon sürmeyecektim,bant takmayacaktım.Peki ne mi yaptık:

Önce meme emme sıklığını azalttık,sonra geceleri meme emme olayını azalttık,derken gece meme emmemeye başladık.Gece kalktığında "abla oldun" yalanını attık.(Kızım bunları okurken bana kızma vallahi herşey senin için.)Sonra ben kendimi hazırladım zira Lina'dan çok ben hazır hissetmiyordum sanki kendimi.Hatta yazmıştım duygularımı.

Ve o gün geldi çattı,banyo yaptık,masaj falan derken seni kucağıma aldım gözlerinin içine baktım ve şunları söyledim "Anneciğim artık sen abla oldun,şimdi seni emzireceğim ama bir daha meme yok,olur mu birtanem."

Gözlerimden süzülen yaşlarla 30.12.2012 saat tam 20:34'te baban seni son emzirişimi videoya çekti ve biz meme emmeye VEDA ettik....

Merhaba dostlar,öncelikle bana moral veren tüm dostlarıma teşekkür ederim,sonrasında da gelelim doktorumuzun dediklerine:

Doktorumuz gerçekten ultra mega bir ortopedist harika bir doktor,zaten pedatrik ortopedist olmasınında etkisiyle kızıma çok sakin ve tatlı yaklaştı,hatta doktorda üzerini soyduğum zaman üzülen "doktor amca" şarkımızı söylemediğimizde ağlayan bir çocuk olan Lina,bu doktor amcasında hemde şarkısız doktorun onu soymasına izin verdi.Doktor amcamız baktı ve şunları söyledi:

*Çocukta fizyolojik bir bulgu yok.
*Kemik dokuda herhangi bir durum olsa zaten 2,5 hafta değil 2,5 saat durmazdı.
*"Bu durumu netleştirebilecek tek hadie dorsalomber MR çektirmek ki buda çok sesli ve en az 20 dk süren bir tetkik olduğu için çocuk uyuya bile uyanacağından sakinleştirici ile hallolucak bir durum değil anestezi gerekli ki bence şimdilik bunda gerek yok.
*"Büyüme ağrısı bu gibi bulgu vermez ve genellikle uykudan uyandıran bir ağrı değildir".
*"Eğer birşey varsa yumuşak dokudan kaynaklandığını düşünüyorum,yada böbrekten,fakat idrar tahlili temiz çıkmış sadece bazı taş olması durumunda böyle ağrı olabilir ama taş yerinden oynamadığı sürece,bir kanama yapmaz buda idrar tahlilinde çıkmaz" dedi.Beklemeliyiz.

VEEEEEE gelelim esas yoruma;

"En önemlisi annesini özlüyor ve piskolojik olarak dikkat çekmek için yapıyor olabilir" dedi Ben yalnızkende ağrıyor diyor gizlice gözlemliyorum deyince şuna karar verdik

1 hafta ibufen tedavisi deneyeceğiz geçmezse MR mecburi olacak,ve ağrıyor dediği zaman "Aaaaa doktor amca geçti dedi kızım bak yok ağrı" diyeceğiz yada pek oralı olmayacağız.

Doktor bey bunu keşke onun yanında konuşmasaydık ilgilenmiyor başka şeye bakıyor gibi yapıyor ama radarları açık çocuklar çok akıllıdır herşeyi anlar taktiklerinizi çaktırmayın dedi.

Şimdi bizi bir haftalık bir süreç bekliyor umarım sadece basit bir KAPRİSTİR...

Bu arada yüzünede söyledim hiç bu kadar ilgili,sevimli ve cep telefonunu bile hemen veren,istediğiniz zaman arayabilirsiniz diyen bir Doç. görmemiştim.Teşekkür ederiz Doç Dr Ahmet DOĞAN

İg'de takip edenler bilir bu hafta başımda bir bela vardı ki sormayın,Sevgili kızım Lina 10-12 gün önce küvette birlikte yıkanırken kaydı azıcık sırtını vurdu,yalnız kendisi çok metanetlidir öyle bir yere vurduğunda falanda ben içimden eyvah kafa gitti diye düşünürken o "Anne acımadi." der.

Neyse ki banyoda kaydığında çok ağlamadı ama sonraki günlerde birden kendini kasıp" Buram acıyor anne." diyerek belini yada boşluklarını gösteriyordu.Önceleri darbeye bağlıdır geçecek diye düşündük ama baktık bir haftadan fazla sürdü aldık çocuğu doğru doktora.Alerji doktorumuz aynı zamanda çocuk doktorumuz, hem gidip beline baktıralım hemde alerji konusunda fikirlerini alalım diye çaldık kapısını.

Doktorumuz Lina hanımın direnmlerine rağmen muayene yaptı,soydu hemde çırılçıplak ve bütün ofisinde yürüttü belinde yürümesinde bir şey var mı diye gözlemlemek için."Bir şeyi yok yani fizyolojik açıdan bakılırsa bir şey yok; ama sizinde benimde içimiz rahat etsin,bir idrar tahlili bakalım,böbrek kaynaklı bir şey varsa -Allah korusun-gözden kaçırmayalım."

Aldık labratuvardan 3 tane israr poşeti geldik eve.İşte imtihanım bu noktada başladı..

Önce Lina yolda uyuyuverdi hemen muayenehaneye döndüm ve uykusunda taktım eve geldik uyudu falan.Sık sık bakıyorum çiş falan yok.Sonra bir bakarım bütün hepsi bezde poşet kaymış.Daha sonrasında uyandı uyanıkken koydum kıyamet koptu,istemedi,bacaklarını kapadı,inat etti,ağladı.Haklıda sıkıcı ve acıtan bir mevzu.Bu ikinci seferde başarısız olduk."Anne,çiş yaptım." dediği an açtım ama nafile yine kaymış ve yine boş.Sonra gece uykusunda deneyeyim dedi.Uyuyunca altına ağlama ve itiraz eşliğide koydum fakat uyku ağır bastığı için bir iki söylendi sustu.Gece üçe kadar uyumadım sık sık yokladım tam iç civarı bir bakarım ki bez ıslak poşet boşşşş.....Allah'ım isyanlardayım.Tövbe tövbe..

Bu arada içim içimi yiyor rüyalarımda tuhaf haller görüyorum.Kızım ağlayarak anne belim acıyor dedikçe ben kendimden geçiyorum çaresizliğim tavan yapmış ve bu çişi almam lazım NET..Daha önece istene idrar tahlilleri bu sebepten yapılamamış ve ben artık bu tahlil olsun istiyorum.

Biraz septik bir yaklaşımla aklıma gelmeyen kalmıyor.Türlü senaryolar  üretiyorum.Ne yapayım kendim kanser atlattıktan sonra böyle oldum,herşeyden şüphe eden,pesimist bir tip.

Pazar günüde aynı sıkıntı devam edince, "Asla eve sokmak istemem. 'Tuvalet adaptörü alacağım ben.' Ne gerek var ıyyy iğrenç." dediğim lazımlığa muhtaç oldum iyi mi....Demek ki neymiş;Büyük lokma yut,büyük söz söylemeymiş.

Gittik hemen eşimle en müziklisinden bir lazımlık aldık,dedik belki sever tuvalet eğitimine başalarız.Geldik eve; yıkadık,pakladık kurduk.İçindeki haznesini buzdolabı poşeti ile kapladık yerleştirdik.Lina hanım daha oturduğundan kısa bir süre geçince yaptı."Anne yaptım." dedi.Müzikler çaldı,ben çığlık kıyamet.

Yapmış(!!) Yapmış (!!) Yaşasın (!!) Biliyordum (!!)

Aldık hemen götürdük hastaneye,tahlil kısa bir süre sonra çıktı,bana göre birşey yoktu.Ertesi sabah doktorumuz,"Birşey yok,darbeye bağlı sızlıyor olabilir,birde karışım bir iştah şurubu yaptıracağım." dedi.

Neticede biz Lina'nın lazımlığı sevmesi ile tuvalet eğitimine başladık.İlk gün yarım saat içinde üst üste hemde avmde çiş kaçırınca pes eder gibi oldum ama taktik değiştirerek bu duruma girmeye karar verdik.

Şimdi altında disposable alıştırma kilodu var ve sık sık çiş kaka hatırlatması yapıyoruz..Bakalım bu kış kıyamette nereye kadar dayanacağız...

Bir önceki yazımda bahsetmiştim,çocukları gezdirdik şimdi sıra büyüklerde diye.Sevgili çocukluk arkadaşım hemde adaşım Merve,ben,eşi ve eşim gittik Kahve Dünyasına kızları anneannelere satınca biraz takılalım dedik.Ben White Mocha söylemiştim Merve ne alaka ise başladı anlatmaya "Ayyy sen İpek Hanım'ın çiftliğini duydun mu? Oradan sipariş vereceğim." diye.Bende "Yooo haberim yok." dedim.

Eşi Bahadır gülmeye başladı,eşime dönerek "Selçuk hazır ol kabarık kredi kartı ekstrelerine." dedi.Biz iki alakasız anlamadık tabi olayı.Meğer bizim çılgın blog okuyucusu Merve ara tara bulmuş bu siteyi daha sonrada Rüzgarlı Günler ve Geceler bloğunun yazarı sevgili Görkem gitti diyede heh tamam kesin güzeldir notu vermiş başlamış sipariş vermeye..

Eee güzelse bizde verelim dedim ki,havasını attı,yani öyle herkes sipariş veremezmiş İpek Hanım'ın çiftliğinden çok yoruluyorlarmış yetişemiyorlarmış,sınırlı sayıda alıcı tanımlıymış ama ben istersem onun siparişi sırasında sipariş verebilirmişim.

Vayyy be dedim içimden neymiş bu İpek Hanım.

Heyecanla anlatmaya başaldı.(Kollarını sıvayarak) "Bak şimdi Merve,harika sütü var sapsarı bir gör iki parmak kaymak çıkıyor,Ben İnci'ye hep oradan süt alıyorum,içeceğini ayırıyorum,kalanıyla annem termosta yoğurt yapıyor.Onu da bir blogta gördüm termosta mayalıyorlarmış harika oluyor inan bana."

Araya Bahadır girer, "Sadece süt mü alıyor,geçen gün 200 TL'lik alışveriş yaptı.Evin kerevizini bile oradan alıyoruz.Bir kereviz geldi kendisi bir lokma 1 metre sapı var"

Merve araya girer, "Ama öyle deme aşkım vallahi bak bir incele harika mis gibi kokuyor herşeyi."

Konu günlük konuşmalara döner,öyledir böyledir derken çocuklara gelir malum ikiside öksürüyor.Merve hemen yapıştırır çareyi," Bak bu İpek Hanım'ın çiftliğinde öksürük pekmezi varmış mutlaka almalıymışız kesin çocukların öksürüğüne iyi gelirmiş.Hele bir yumurtası varmış aman Allah'ım süper ötesi organikmiş.İnci rafadan yemeye bayılıyormuş. (Benim iç sesim:Sanki İnci'ye organik olmayan versek yemeyecek.)

Bahadır ne yapsın Merve'nin bu organik muhabbetine çok anlam veremesede,vardır bir bildiği diyerek saygıyla yaklaşır,kabarık ekstreleri öder.Sevgili Merve'de bu konuda çok düşüncelidir.Geçenlerde kendinden ve sevgili İnci'nin organik yeme düsturundan ödün vererek 149 TL'lik alışveriş yapmıştır.İçindende "150 olsa fazla gibi duracaktı,Allah'tan bir yumurta kırıldıda fatura 149'a düştü." diye geçirmeden edemez.Bunu anlatırkende notun dibine vurur.Bak burası çok önemli Merve,İpek Hanım kırılan bozulan şeylerin ücretini asla almıyor,ödemeyi istediğin zaman yapıyorsun öyle alırken ödeme yap vs. zorunluluk yok.

Sonra,nereye gitsek burdan sonra ne yapsak diye düşürkeeeennn..

Merve yine başlar,"Bak şimdi bir keçiboynuzu pekmezi tozu var." (Burada dikkat sevgili okuyucu Ke-çi-boy-nu-zu-pek-me-zi-tooo-zuuu..(!?) Keçi boynuzu pekmezi değil.) Harika tadı var,ben sulandırıp İnci'ye içiriyorum,severek içiyor.Hem sütten 15 kat daha kalsiyum ihtiva ediyormuş..Biz kahkahalardan kopuyoruz,Bahadır garibim artık olayı kanıksamış,oda kendini verdi gülmeye,Selçuk şaşkın içinden geçiriyor,acaba "Merve'de almaya başlar mı? Eyvah (!)"

Böyle böyle derken benide etkiledi bende almaya karar verdim ve oradan kalktık..Demek ki neymiş iyi satıcı kazanmak çok önemliymiş

İpek Hanımın çiftliği gerçekten mucizevi bir yer,sanal olarak gezmek,Sevgili Pınar'ın hikayesini okumak istiyorsanız, o kendinden bahsetmeye böyle başlamış.

1997... İstanbul hiç olmadığı kadar kalabalık, hiç olmadığı kadar gürültülü, hiç olmadığı kadar boğucu...
    Egzoz dumanı bacalardan püsküren kuruma karışmış, insanlar on kilometrelik yolları üç bucuk saatte gitmeye başlamış, çocuklar ağaç görmek icin Yıldız Parkı’na, ördek görmek için Darıca’ya gidiyor...
    Bir şeyler yanlış gidiyordu ve bunu o yıllarda anlamış olmak en büyük şansımdı.

   İhtiyacım olan ne ardı ardına açılan alış - veriş merkezleri, ne de Beyoğlu’nun gürültülü gece hayatıydı. Büyükdere Caddesi, gözümde bir korku filmi setinden farksızdı artık.
    Kaçmak lazımdı. Arkadaşlarıma bahsedip durduğum “şöyle sakin bir yerlere gitme, bir taş ev yaptırma, kendi bahçemde bir şeyler yetiştirme, bir sürü hayvan alıp onlarla zaman geçirme” planını gerçeğe çevirmek..
             Kaçmak..! ...ama nereye?    

devamı BURADA  

Ben denemeden tavsiye etmem dostlar Merve siparişimi verdi bozulmasın diye Pınar Hanım'ın değerli çalışanı artık adı her kimse,sarmış sarmalamış buz gibi geldi sütüm,haklarını helal etsinler.Sap sarıydı şişenden bile belli oluyordu sütün doğallığı sonra bir güzel yoğurt oldu.Tesadüflerle başlayan ama bir emek yuvasına dönen doğallı insanın içine işleyen bir yer bu çiftlik mutlaka deneyin....




Notun Dibi:Az önce aradım,bloğa seni yazıyorum okursun akşam demek için:Merve Hanım İpek Hanım'ın çiftliğinden yer elması almış onunla yemek yapmış Bahadır'ı aramış yer elması var akşama diye zavallı adamcağız...Dedim Bahadır'a bu kadar yüklenme en sonunda "Saçın boya,gözün boya deyip,hatun madem bu organik bu kadar matah birşey sen organik değilsin seni boşayayımda gör." diyecek sende ettiğinle kalacaksın

Notun dibi lafını bir blogda okumuştum çaldım hakkın helal et blogcu kardeş.......


Bir önceki yazımda bahsetmiştim kızları gezdirdik bundan sonraki günü kendimize ayıracağız diye ama içimiz onları eve bırakıp gezmeye elvermediği için önce onları bir yerlere götürelim sonra yemek yediririz sonrada onlar öğlen uykusuna yatar biz gezeriz diye düşündük.Ana yüreği işte...

Bu sebepten miniklerimizi aldık oyun alanına götürdük enerjilerini boşaltsınlar rahatlasınlar diye,yalnız ne hikmetse o gün bütün negatif enerjili tipler beni buldu.Top havuzunda İnci ve Lina'ya kötü davranan bir kaç çocuk vardı,özellikle bir tanesi çok şiddet dolu ve tuhaf bir çocuktu  ,oyun alanında da ilgilenen bir abla olmadığı için içeri girmeye müsade ediyorlar bende girdim Merve'de girdi ama top havuzunun kenarına ebeveynlerin girmesi yasak...Baktım çocuk zarar veriyor müdahale etmek zorunda kaldım çocuğumu  kenara çektim sadece milletin çocuğuna bir şey diyecek halim yoktu.Bu sırada görevli kız geldi "Bayan buraya girmek yasak." dedi.Bende "O zaman siz müdahale edin." dedim."Bizim böyle bir zorunluluğumuz yok." dedi."Yalnız benim çocuğum 2 yaşında bu çocuk 4 yaşında tek başına kendini koruyabiliyor ama bu çocuk çocuklarımıza vuruyor üzerlerine atlıyor,ayrılamam ben buradan." dedim.

Sonra bir kadın geldi yanıma tip tip baktı ve bombayı patlattı."Siz burada fotoğrafçılık denemeleri yapıyorsunuz herhalde." dedi.Bende elimde makine şaşırdım kaldım."Yooo,sadece çocuklarımızın fotoğraflarını çekiyorum." dedim.Kadın o hırçın çocuğun annesiymiş çocuğunu çekiştirerek bir hışımla aldı gitti.

Sonrasında bir adam bağırdı "Hanımefendi sizin ki çocukta bizim ki değil mi? Biz girmedik siz neden giriyorsunuz?" Dedim bende " Sizde girin o zaman yasak değil ki içeri girmek."

Burada yanlış anlaşılmasın top havuzunun içinde falan değilim yanında bir boş alan var minderli orada yukarıda duruyorum ve her gittiğimde duruyordum hiçte sorun olmuyordu.

Sonrasında herkesin çoraplarıyla bastığı bir alan diye kullan at çorap giymiştim,bir kadın geldi yanıma çorabım ten rengi ince görmedi herhalde ki bana sert bir tavırla "Ay hanımefendi siz böyle çıplak ayak buraya girmişsiniz ama çocuklar ellerini yüzlerini yerlere koyuyor hiç yakışık almamış." dedi."Ayağımda çorap var hanımefendi görmediniz herhalde." dedim.

Demem o ki mutlu insanların,mutlu evlerin mutlu çocukları oluyor.Bu bana müdahale eden 3 ailenin çocukları da bir tuhaf aşırı agresif ve saldırgandı.

Yani insan insanı uyarabilir ama saygıyla değil mi.Bende bir hata yapmış olabilirim ama herkesin içinde insanı bozarak sertleşerek edepsizleşmenin laf sokmanın alemi ne altı üstü yarım saat çocuklarımızı eğlendirmeye gelmişiz.

Neyse ki çocuklarımız minikte yaşana olumsuzları,annelerinin,babalarının gerilmelerini anlamadılar bile doya doya eğlendiler..










Öyle böyle derken biz minikleri gezdirdik,yorduk,yedirdik şimdi sıra bizde....Bir sonraki yazımda büyüklerin gezmesi tozması olacak :))


Çocukken annem babam ne kadar bilinçli insanlar olsada gerek babamın çok çalışması,gerekse annemin üç çocuğa yetişememesi benim arada kaynamama sebep oluyordu.Evin en küçüğü olarak çok şımartılsamda zaman zaman üzerimde kurulan oteriteye isyan etmiyor değildim zira başımda anne-babanın yanında iki tanede ağabey vardı.

 Hafta sonları onlar kendi aralarında oynar dışarı çıkardı ama ben hep sıkılırdım,onlar beni aralarına alsalar bile bende onların oyunundan birşey anlamaz yada yetişemezdim..Bu durumda hafta sonlarım hep sıkıcı geçerdi.Annem ne yapsın,okuldan kalan zamanda evde azıtan ağabeylerimle mi uğraşsın,yoksa beni mi eylesin bilemediğinden bende hep babama yapışırdım.İstediğimde bir şey olsa bari "piknik miknik" işte ne ister bir çocuk başka yaz günü "Baba beni Barrow'a götür burası sıcak azıcık donalım." diyeceğim yoktu herhalde....


Sıkılarak babamı beklediğim Teyzeciğim yazlığından bir kare 5 yaşındayım
Velhasıl...Benim sıkıcı geçen hafta sonlarım kızımında kaderi olmasın,artık büyüdü konuşuyor (hemde herşeyi büyük adam gibi) konuşulanı tüm maması ile anlıyor diye düşünüp etkinlik arayışına girdim.Birde ne göreyim Pepee'nin hafta sonu BKM'DE gösterisi varmış.Lina sanırım 2 haftadır falan televizyon seyretmeye başladı oda sadece Pepee ve Keloğlana bakıyor onun dışındaki şeylere bakmasını hem istemiyorum hemde bakmak istemiyor şükür ki.

Aradım Merve'yi çoculuk arkadaşımındır kendisi bilen bilir İncim ve Biz bloğunun sahibesi.Dedim hadi bizim kızları götürelim.Oda hemen kabul etti.Pazar günü eşim bizi bıraktı.


 Genel anlamda gösteriden bahsedecek olursan:hep bildiğimiz şarkıları söyledi Pepee,yeni bir şarkı yoktu ama sanırım çocukların bildiği bir şeye karşı dikkatlerini toplamak daha kolay diye bu yolu seçmişler.Hiç soğutmadan,arayı açmadan çocuklarada katılım sağlayacak,her iki taraf içinde eğlenceli (ben bile eğlendim) güzel bir konserdi.Sanırım Pepee'yle 2-3 haftadır ciddi anlamda aşina olduğum için daha bıkmadım ama Pepee dediğim zaman tüyleri diken diken olan anneler var :))

Lina şaşırdı kaldı İnci zıplaya zıplaya seyretti....
Resimde durmadığı için hareketli çıkmış :))
 Lina,ben çok arkadayız diye ikisinide kapıp,öne geçip,koridorda yere oturana kadar televizyondan seyrediyor sandı herhalde ki ancak o zaman alkışlamaya,etkinliğin bizimle ilgli olan kısımlarına katılmaya başladı. 


Ancak iki yastıkla yetişti boyu...


Pepee halkın arasına karıştığında bütün çocuklar çığlık kıyametti..

Çok eğlenceli,bir saat on dakika süren gösteriden çıkınca tadelle nin yaptığı standda fotoğraf çektirdik ve bize bu fotoğrafı hemen basıp magnet olarak hediye ettiler bunun yanında çikolatalar dağıttılar..



Oradan çıkıp bir yerde yemek yedik burada da sorun yoktu taki çocukları alıp Starbucks'ta bir kahve içme gafletince bulunana kadar.Öğlen uykularını uyumamış zirzoplar bizi talan etti,ben çocukları alıp yukarı çıktım Merve kahveleri alacaktı neyse güç bela ikisiyle yukarı çıkınca zar zor bulduğum boş bir masada sandalye yoktu hadi onuda nazik bir genç ayarladı tam Lina'yı soyuyordum ki İnci inmeye kalktı,İnci dur demeye kalmadı Lina sinirlendi montunu çıkarayım diye,tam ona dur kızım diye laf yetiştirirken bir müsade istedi koca yerde bir benmişim önünü kesen sanki hadi ona yol vereyim derken sandalye üzerinde iki tane poposu yana dönmüş inmeye çalışan tiple karşılaştım,anam durun yapmayın derken yerleştik, o sırada İnci sandalyede yükseldi o kadar zaman emanete zeval vernemişken tam annesi merdivenlerden çıkarken İnci yüzüstü yere yapıştı.Neyseki boş masa bulmanın sevinciyle bütün çantalarımı yere saçmışımda çocuk onun üstüne düştü.Kazasız belasız atlattık..

Sonrasında evlerimize yakın bir AVM olan Marmara Foruma gittik,bizim öğlen uykusuna yatmayan canavarlar sanki onun aksine davranır gibi enerjilerinden bir şey kaybetmeden tepinip durdular.

Biz oraya çocuklarını bırakan ve uzaktan seyreden anneler gibi rahat olmadığımız için -ki asla olmak istemem- çocuklar bir yerlerini acıtmasın yada birinin bir yerlerini acıtmasın diye eğil kalk peşlerinden koş derken bittik ama öyle farazi anlamda değil resmen bittik...

Sonrasında eşlerimiz yanımıza geldi yemek yedik,tatlı yedik derken çocukları babaları yanımza gelincede onlara satamamanın verdiği yorgunlukla evlerimize geçtik.

Çocukla dışarıya çıkmak gerçekten zor hele küçükse ve hava kışsa her mekanda giydir soy,altını düşün,uykusu kaysın delirsin kendini yerlere atsın vs derken biz vallahi billahi mahvolduk.

Yinede onları farklı bir yerlere götürmek güzel oldu hepimiz açısından değişiklikti,günün sonunda ertesi gün bu yorgunluğu atmak için çocukları anneannelere satmak ve anne-baba günü yapmak için sözleştik :))




MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.