Ben aslında hiç sevmem aman büyük al seneye de giysin muhabbetini,küçükken annem bana hep büyük alırdı,pantolonlarımın paçaları,kazaklarımın kolları kıvrılırdı.Aldığımız o kıyafetler  bedenime esas olduğu zaman eskirdi ve ben bu durum sayesinde hep büyük giyerdim kıyafetlerimi..Bu sebepten olsa gerek ucuz pahalı Bal Yanağa ne alırsam alayım hep bedenine göre aldım aman zamanında giysin,küçültsün diye.Yalnız bu sefer evdeki hesap çarşıya uymadı bu elbisenin bir küçüğü minnacık oldu bu bedeni de "yürüyen elbise" kıvamında.Bu sene marine moda diye uyalım dedik xaldık bu elbiseyi.Bedeni hafif bol ama boyu Maaşallah ayak bileklerinde...Tam ama tam bir yürüyen elbise oldu Lina...



Yürüyen elbise atv'ye bindi bugün motoru çalıştırmadık babamız gelince onuda yapacağız ama olsun yinede hoşumuza gitti.




Miniğim Armutluya geldiğimizden beri gezme tozma çılgınlığı yaşıyoruz.Buranın güzel havası ve doğasını değerlendirmek lazım değil mi ama..


Önce seni kuzenin Eymen ile Alaaddin'in sihirli lambasına bindirdik ama nedense sen jeton hakkından yarısında feragat edince aletler Eymen ağabeyine kaldı..



Eymen ağabeyin yanından inince ne olduğunu şaşırdın tabi öyle bakakaldın..



Annen ve babanın en sevdiği oyunlardandır bowling sanırım sende seveceksin.Topları görünce aaaaaaa diye tepki verdin fakat kaldırmaya gelince ufak bir pürüz çıktı.Çok ağırlar dimi anneciğim neredeyse senin kadarlar :)))





Heeeheyttttv  ben bunların ikisini de kaldırırm uleeyynnnn





    Neyleyim  üç günlük ömrümü,bu gönül sensiz hiç güldü mü,sevgilim önüme ölümü sunsan ben içerim,kendimden geçerim,senin için benden vazgeçerim.Ben yağmuru gözlerinde,bülbülü dillerinde günahı bedeninde tanıyıpta sevmişim,dönmüyor yedi cihan esirin olmuş zaman şarabı dudağından içip öyle sevmişim,SENİ ÖYLE SEVMİŞİM...

      24 Mayıs 2008 saat 20:18 o güzel günde attığımız imzanın üzerinden tam 4 yıl geçti Rabbime seninle olduğum için hep şükrediyorum,her an yanımda olman,beni anlaman her şey ama her şey çok değerli benim için.Hele ki hayatımda yaşadığım en zor zamanlarımda bana destek olman,yaslanacak bir omuz,sığınacak bir liman,bazen dost-arkadaş,bazen ağabey,en önemlisi de güzel evladımın babası olman...Yani HERŞEY olman...Varlığınla beni aydınlattığın için teşekkür ederim..

     Korkmuyorum ruhumdaki fırtınada boğulmaktan,Karanlıkta yollarımı kaybetmekten Biliyorum kurtarırsın beni sen...Işığımmmmm sana aşığımmm..






  













     Bal Yanak Armutlu'da çok mutlu hem devamlı dışarıda yeşillikler içinde geziyor hem deniz kenarında yürüyüş yapıyor en önemlisi de çok sevdiği kuzenleri yanında...Bütün kuzenlerini çok seviyor ama ablasının yeri bir ayrı..Sabah gözünü açıyor abbaaaa diye sesleniyor.Ablası gidince çok üzüldü,şaşkınlaştı,aradı aradı her yere baktı sonra "abbaaaa hokk" dedi durdu...

Allah ayırmasın diyelim...ve resimlere geçelim..İşte Bal Yanağım ve Suennur ablası...






   Sanırım insana o yeri sevdiren o yerdeki insanlardır sözü çok doğru Lina bile kuzenleri gidince mahzunlaştı..Bizleri sevdiklerimizden ayırma rabbim...

Merhaba sevgili teyzelerim,
ben annem,anneannem ve halamla Armutlu'ya geldim,burası çok güzel her yerde park var,yeşil yeşil ağaçlar var,oyun ve eğlence alanları var..

Ben burayı çok sevdim,hep dışarıdayım geziyorum tozuyorum.






   Buraya gelince anladım,Lina'nın ne kadar ihtiyacı varmış dolaşmaya gezmeye,doğa içinde olmaya,kuzenleri ile vakit geçirip,düşmeye kalkmaya kirlenmeye...Çocuğumun bu denli bunaldığını fark etmemiştim.Her gün onu götürdüğüm AVM'ler doyuramıyormuş demek kuzumu yada salıncağa binsin diye uğradığımız site içindeki park yeterli gelmiyormuş.

 Benim büyük ağabeyim pek karışırdı,o despotluğunu sevmezdim ama yinede sokağa çıkardım ben,kapının önünde oynardım.En çokta lastik atlardık.

biiirrrr .çıkkkkkk
ikiiii çıkkkk
üççç çıkkkkkkk......

diye giden ve atlamaktan bıkmadığımız lastik oyunlarımız vardı.Üçgenleri çok severdim sonra birdir bir oynardık,saklambaç en favori oyunumuzdu,bütün site oynardık,kıyafetlerimizi değiştirip çamlak çömlek patlatmaya çalışırdık .Yakan top oynardık,tilki tilki saatin kaç başka bir şey bulamadığımız zaman oynadıklarımızdandı.Bazen öğlen yemeği yemezdik annelerimiz domates,salatalık,peynirden oluşan sandviçlerimizi yollardı balkondan.Daha çok büyüdüğümüz zamanlarda voleybol maçı yapardık.Hatta futbolu çok sevdiğim için dokuz aylık oynamışlığım en az sektiren olduğum için kaleye geçmişliğim bile çoktu..Demem o ki,biz yaşadık çocukluğumuzu doya sıya yaptık her türlü muzurluğu rahmetli Kadir amcanın bahçesine dalıp izinsiz erikte aşırdık dut ağacına taş atıp kafamızı da yardık.

    Peki şimdi öylemi?

 "Proje çocuk" yetiştirme derdine tıkıyoruz eve sabileri (o proje çocuk olayına takığım zaten ileri dönemlerde bir post başlığı olarak karşınıza çıkarsa şaşmayın,bu konu hakkında söyleyecek çok şeyim var) sonra hödö hödö çalıştırıyoruz yarış atı gibi,5 kilo çantalarla okula gidiyor bizim ordinasyus adayı çocuklarımız.Eğitim şart tabi ki hatta olmazsa olmaz ama,ya çocukluğumuz,çocukluğumuz nerede bu hengamenin içinde,bu koşturmaca da yaşayabiliyor muyuz layığıyla en sade en masum zamanlarımızı?

   Bu konuya nereden mi geldim Lina Armutlu çarşıda kuşlara yem atılırken delicesine güldü,sevindi.Bir dede "Ne tatlı,çok sevindi annesi ilk defa dışarı çıkıyormuş gibi" dedi.Bende düşünceye daldım;

İç ses:Evet amcacım evet ilk defa dışarı çıkmıyor ama nadiren böyle doğa içine karıştığı için bu kadar mutlu,bu kadar özüne dönük,bu kadar ilkini yaşıyor gibi....


Çocuklarımıza çocukluklarını layığıyla yaşatmak dileğiyle.......





  Geçenlerde minibüsteyim eve geliyorum,yanıma bir kız oturdu,parmağında bir yüzük bir tane harf var arada sıralı taş sonra tekrar bir harf var..Nasıl hoşuma gitti,dedim herhalde sevgilisinin-eşinin ve kendisinin adları..Sonra içim içimi kemirdi ay dedim bende kızımın isminin baş harflerini alsam   ne güzel olur.Dayanamayıp sordum:

-Bakar mısınız,yüzüğünüz çok güzelmiş nereden aldınız?
-A çok teşekkür ederim Bakırköy'de tokacılar pasajının oradan aldım.
-Ne kadar hoş,sizin isteğinize göre mi birleştiriyorlar harfleri,hazır mı?
-Yok harfler ayrı ayrı satılıyor bende arasına taşlı yüzük taktım.

  Hay aklınla bin yaşa "minibüsteki abla" bizde gittik aldık hemen.Kızımın isminin baş harfleri mi dersiniz eşimle kızımın isminin baş harfleri mi dersiniz bilmem ama bir taşla iki kuş olması da ayrı bir güzel oldu..

    Bal Yanağım her gün bir numaran çıkıyor,bu aralarda "mamamı ben içerim anne" çıktı başımıza.Gece yatarken mama içiyorsun ama ne hikmetse mamanın yarısını içtikten sonra elimden alıp kendin içmek istiyorsun,tamam kabul ediyorum bu güzel bir gelişme kendi başına yemek yemen gibi bunu da kendin başarabilmen güzel fakat mama içerken de yemek yerken de sonunu getirebilirsen harika olacak zira içmektense 'bıttiii' deyip sağa sola döküyorsun...


    İşte bu dökme durumu özellikle cicilerimizi giyip gezmeye gideceğimiz zaman "Aman dışarıda acıkma,uykuya dalarsan aç kalma" diye tam çıkmadan verdiğim mama faslımız da cicilerinin leke olması ve tekrar üstünü değiştirme durumu olarak bize geri dönüyor..

     Düşündümde tam bir CİLEVLOŞ'sun sen...Zilli seni..Sonrada "Anne neden kırk kere kıyafet değiştiriyoruz" dermiş gibi bana kızıyorsun...Ama ne yapalım azıcık daha büyü dökmenden içersin :)))








      Miniğim 30 Nisan 2012 itibariyle 17 aylık oldun,artık senin gelişim hızına yetişemez olduk.Maşallah her gün bir yeni şey ekleniyor öğrendiklerinin içine.

     Bu aralar bol bol oyun oynuyoruz,saklambaç hala en sevdiğin oyun ayrıca havaların güzelleşmesini fırsat bilip her gün parka gidiyoruz,avm'leri dolaşıyoruz.Parkta en çok kaydıraktan kaymayı seviyorsun artık,sanırım salıncaktan bıkkınlık geldi.Kaydırağa kendin çıkıyor ortasına kadar tırmanıyor ve minik minik kaydırıyorsun kendini aşağıya ve yüzünde başarmanın verdiği o tatlı gülümseme beni nasıl mutlu ediyor bilemezsin.

    Artık her şeyi ama her şeyi anlıyorsun."Bunu yapalım mı,anneciğim?" dediğim zaman kafanı "olur" anlamında sallayıp karşılık veriyorsun ama hala tam anlamıyla konuşuyorsun diyemem.Bu zamana kadar net olarak ve manalarını bilerek söylediğin kelimeleri tarihe not düşelim ki,bu konuşma çabalarının başındaki gelişmelerin ileride unutulmasın.

Anne.....Baba....Dede...Anneanne...Dıya-Dayı....Hala....Teyce-Teyze....Deduk-Selçuk....Aba-Abla
Abi-Ağabey

Köpüş,Av av-Köpek....Piti Piti-Pisi Pisi....Ağaba-Araba....aababı-Ayakkabı....Dıdı dıdı-Gıdı Gıdı

Mama...Meme..Gittiiii...Bıtiiii...Duştiiiii.(tam laz :/  )....At...Ver....

Bir şeyi sorduğumda "İstiyor musun anneciğim? " dediğimde kafanı yukarı aşağı sallaman yada istemediğinde sağa sola sallaman hele o sevdiğin şarkılarda oynaman el şaplatman yok mu tam yemelik.

Ve hala anlamlarını bulamadığımız mıni mıni,abidi,abada gibi çokça sarf ettiğin kelimeler var.

Konuşma konusunda biraz gecikeceğiz galiba şimdilik aklıma gelen ve senin bilinçli söylediğin kelimeler bunlar.

Ayrıca seninle oyun oynamak çok keyifli yakında oyunlarımız için oluşturduğumuz aktivite oyuncakları için ayrı bir post yazacağım miniğim.

Annen yesin yutsun seni,teyzelerin bu yazıyı okurken bizde park yollarına düşelim..







Öncelikle gecikmeli bu post için bol bol özür diliyorum zira ben kendisini yayınladığımı sanmıştım ama taslaklarda bile değilmiş...

Değmesin Yağlı Boya adlı bloğun sahibi sevgili  Sevgi'nin düzenlediği çocukluğumuzdan anılarımızı da ekleyeceğimiz güzel bir çekilişte adı ile aynı ismi taşıyan güzel bir bloğa sahip  Mine Tozanlıoğlu ile eşleştik ve ondan bana bu güzel hediyeler geldi.

Güle Güle Kullanayım :))





Çooook teşekkür ederim kitabı kızıma saklayacağım,kendisi her çocuğun okuması gereken bir klasik bana göre 



    Dün akşam çocukluk arkadaşım ve İncim ve Biz  bloğunun sahibesi sevgili  Merve'ye gittik ,çocuklar eğlendi oynadı bizde keyifli vakit geçirdik,tam gider ayak Lina yanı başımda iken bir anda takıldı ve düştü, gözünü sehpanın tam köşesine vurdu.Verilmiş sadakamız varmış desem anca tanımlar vaziyetimizi.Sanırım verdiğim sadakalar karşı geldi de kızımın gözüne bir şey olmadı.

Bal yanağım Allah'tan çok ağlamadı.Hemen Merve teyzesinin buzdolabı süsü ile oynadı ve sustu.





Bal Yanağım bu sabah ki hali bir şeyden haberi yok hayatından memnun ama benim ona bakınca içim sızlıyor.Rabbim beterinden esirgesin.

Miniğim benim hep hayalimdi özel bir günde seninle aynı giyinmek,nedense hep baktım baktım ama bulamadım,bazı anne kız markaları var ama onlarda da sana beğendiğim kıyafeti kendime yakıştıramadım,kendim için beğendiğimin  aynısı senin için yoktu.Bir çok yerde hep 3 yaş  üzeri çocuklar için üretim yapılıyordu.

Sonunda dedim Merve sen yap kendince bir tasarım otur dik.Ve sonunda işte bu resim ortaya çıktı umarım ileride "Anne beni ne hale soktun" demezsin.

İşte anne-kız kıyafetimiz için hazırlık aşamalarımız.





Önce kendime siyah taftadan yarım daire bir etek kalıbı kestim.E malum ben Lina gibi zayıf olmadığım için tam daire kloş etekte fena kilolu dururum diye kendime yarım daire yaptım.







Benim bluzum hazır ama Lina için hazırını bulamadığımdan ona da benimkinden alıp daralttım ve bebekler için siyah atlet olmadığı için onuda penyeden kendim dikmek zorunda kaldım.




Benim külüstür makinem şifon tül vs.cinsi kumaşları dikerken yırttığı veya sardırdığı için kağıtla dikiyorum güzel bir çözüm benim gibi sıkıntı yaşayanlara öneririm.





Lina'nın eteği beni bayağı zorladı eteğin bel kısmını lastiğe yedirmek bayağı bir zamanımı aldı.









VE SONUNDA ORTAYA BUNLAR ÇIKTI..




Kuzenimin oğlunun nişanında işte ana-kız bu haldeydik...
Miniğim sende kıyafeti giyerken çok ağladın sıkıldın ama akşam dolanırken herkes seni sevince seninde hoşuna gitti.Kokoş anasının kokoş kızı....





MARI themes

Blogger tarafından desteklenmektedir.